ÇOCUK EĞİTİMİNDE AİLENİN ROLÜ
“Eski devirlerin birinde bilge bir devlet
başkanı etrafındaki adamlara bir servetiniz olsa neler yapardınız diye
fikirlerini sorar. Oradakiler hanlar, hamamlar yaparım, aşevleri yaptırırım,
camiler, kütüphaneler yaptırırım, şeklinde fikirler öne sürerler. Bunları
dinleyen o bilge insan bu dediklerinizin hepsi güzel yatırımlar fakat ben
olsaydım o serveti insan yetiştirmeye kullanırdım. Çünkü iyi yetişmiş insan
olduktan sonra bu dediklerinizin hepsi olur. İdeal insanlar olmadan ise,
bunların hiç biri istendiği gibi olmaz der.”
Eğitim - öğretim sezonu başladığında öğrenci velileri çocuklarıyla beraber
okulumuza gelir ve "eti senin kemiği benim" ifadesi artık
klasikleştiği için, hocam "eti de kemiği de senin" deyip çocukları
bize teslim ediyor. Anaokulu ve ilkokulun ilk sınıflarında velinin okula ilgisi ilerleyen dönemlerde gittikçe azalmakta ve kaybolmaktadır. Ve, artık biz çok ısrarla çağırmadıktan sonra pek okula
uğramıyorlar. Herhangi bir veli toplantısı için çağırdığımızda da istediğimiz katılım
her zaman sağlanamıyor.
Bir çocuğun yetiştirilmesi konusunda çocuğun bize teslim edilmesi ile,
velilerin işi bu kadarla bitiyor mu acaba?
İyi bir çocuk yetiştirmek için anne babanın "çocuk eğitimi" konusunda
gerekli bilgileri edinmeleri mutlaka şarttır. Çünkü insan yetiştirme yanlış
adım affetmez. Günümüzde müstakil bir bilim dalı olarak psikolojiyi ele alan
insanların hep batıdan çıkması ve bunların içinde Freud gibi insan fıtratına
aykırı bazı düşünceleri olan insanların bulunması bizim insanımızın Psikolojiye
uzun bir süre kapalı kalmasına sebep olmuş.
Ülkemizde psikoloji ilmine olan bu yabancılık kendini en çok eğitim sahasında
gösteriyor. Nasıl ki basit bir makinenin kullanılabilmesi için o makine
konusunda mühendislik fakülteleri açılıyor, kitaplar yazılıyor, araştırmalar
yapılıyorsa, binlerce makineden daha kompleks bir psikolojik ve biyolojik
yapıya sahip bir insanı yetiştirmek için de, o işin eğitimini almak önemli olsa
gerek! Çocuğun yanımızda sadece bedenen normal gelişimini sürdürmesi, büyüyor
olması onu iyi yetiştiriyoruz anlamına gelmez!
Çocuk
Yaşadığı Ortamdan İzler Taşır
Çocukların
olumlu ya da olumsuz yetişmeleri, içinde bulundukları ve geliştikleri ortamın
durumuna bağlıdır. Bir anne-baba için iyi çocuk yetiştirmenin ilk basamağı,
çocukların her davranışından, çevreden ve okuldan önce kendilerinin birinci
dereceden sorumlu oldukları bilincine varmaları gereklidir. Çocuk ev ortamında
"konuşmayı" kendi kendine birinin ona özellikle konuşmasını
öğretmesine gerek kalmadan öğrendiği gibi her türlü tavır, davranış ve
düşünceyi de ev ortamında tabii olarak alır. Çünkü öğrenme hemen çocuğun
doğumuyla başlar.
Çocuklarının
yaramazlıklarından, huysuzluklarından, itaatsizliklerinden, televizyonun ve
bilgisayarın karşısına geçip faydalı-faydasız her programı seyretmelerinden,
ders çalışmamalarından yakınan büyükler, her şeyden önce ev ortamını ciddi bir
şekilde mercek altını almalıdırlar. Eğer ev ortamı böyle problemlere sebebiyet
verecek durumda ise her şeyden önce bunlar çözülmelidir.
İnsanlar
yeni bir şeyi öğrenirken genellikle kendilerine bir model seçerek onu taklit
ederler ve bu tip öğrenme çocuklarca belki de önemli öğrenme biçimidir.
Çocuklar karşılarında daima öğütler veren insanlar değil, o öğütleri yaşayan
modeller görmek ister. Çocuğa "kitap oku" tavsiyesinden ziyade kitap
okuyarak bunun aşılanmasının daha etkili olduğunu herkes takdir eder.
Kitap
okuyan bir ailenin çocukları kitap okumuyorsa bu duruma şaşırıp nedenlerini
araştırmada haklı olunabilir. Fakat büyüklerin kitap okumadığı bir evde çocuğun
kitap okumamasından yakınmanın ne kadar haklı olup olmadığını takdirlerinize
havale ediyorum.
Evet,
kısaca, normal akli ve ruhi melekelere sahip bir çocuğun yetiştirilmesindeki
tüm sorumluluk çevreden, okuldan önce anne-babaya aittir dersek herhalde
mübalağa etmiş olmayız. Çünkü bütün psikologlar insanın karakterinin 7 yaşına
kadar büyük ölçüde biçimlendiğini ifade ederler. İşin asıl garip tarafı,
büyüklerin bütün bu sonuçlardan sadece çocuğu sorumlu tutup her zaman onu
suçlamalarının, işin çözümünü büsbütün zorlaştırdığının farkında olmamalarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder