Çocuğa
Saygı Göstermek
İlkokul
yıllarında öğretmenimiz bir gün bize, "Çocuklar küçükler büyüklerine saygı
göstermeli, peki büyükler küçüklere nasıl davranmalıdır." diye bir soru
sormuştu. Sınıfça hep bir ağızdan "Büyükler küçüklere sevgi
göstermeli" öğretmenim diye bağırmıştık. Öğretmenimiz "evet çocuklar fakat
bu cevap eksik, zira büyüklerde de küçüklere saygı göstermelidirler"
demişti. Çocuğun küçük olması onun düşünce, his ve isteklerinin küçümsenmesine
neden olmamalıdır. Çocuklar his dünyasının zenginliği itibariyle, bizden
kesinlikle geri değildir.
Günümüzde
yaşanan çetin hayat şartlarında aileler günlük hayatlarında fazlasıyla
sinirlidir. Büyükler çocuklara karşı davranışlarında pedagojinin ortaya koyduğu
esaslara göre değil de, kendi iç dünyalarına, o anki ruh hallerine göre
davranmaları; çocukları ikilemlere, çıkmazlara sokmaktadır. Bir gün çocuğun
bütün isteklerine müsamayla bakıp, öbür gün kıpırdanmasına bile tahammül
etmemek gibi tutarsız davranışlara, çocuğunuz çok sert tepki göstermiyorsa,
şimdilik masum dünyasında anne-babanın her zaman doğru söyleyen ve davranan
insanlar olduklarına inanmalarındandır.
Şimdilik
tepkilerini içine gömen çocuk, ergenlik dönemi başladığında, düşünce ufku
genişledikçe, böyle tutarsız davranışlara artık tahammül edemeyecek ve isyan
bayrağını çekecektir. Depoladığı tepkiler birden patlak verince, sizde;
"Bu sessiz, sakin, laf dinleyen çocuk durup dururken nasıl oldu da böyle
değişti" diyerek şaşıracaksınız.
Bu
konuda gerçek hayattan bir annenin ağzından bir hikaye aktarmak istiyorum;
"Kızım oldum olası hiç göze batmayan,
sakin ve çekingen bir çocuktu. Şu son birkaç ay bazı değişiklikler hissettim.
Hayattan bıkmış gibi bir hali vardı. Hiçbir şeyle özellikle de okul ödevleriyle
ilgilenmiyordu. Bütün enerjisini yitirmiş gibiydi. Kızıma her zaman bakan çocuk
doktoruna götürdüm. Ama hiç bir şey bulamadı. Bunun üzerine ben de okulun
rehber öğretmeniyle görüştüm. Onlar da kızımın bu halinden ve özellikle can
sıkıntısından dolayı tasalanıyorlardı. Bazı dostlarım ise bana endişelenmememi,
kızın bu dönemi er geç atlatacağını söylüyorlardı.
Haklı olduklarını ümit etmekle
birlikte kuşkulanıyordum. Derken günün birinde kızımın o tip bir kız olduğunu
sanmıyordum, ama yine de odasını aradım ve maalesef bir miktar esrar buldum.
Olayı kızımla konuşmaya çalıştım.
Odasını karıştırdığımı öğrenen kızım hayatında ilk kez bana bağırıp çağırmaya
başladı. Odasını karıştırmaya hakkım olmadığını haykırıyordu. Bana bu biçim
meydan okuyuşu karşısında adeta dehşete kapılmıştım. Bu olay kişiliğindeki
değişmenin başlangıcı oldu. Şimdi her an kızgın, her şeye itiraz ediyor.
Tahammülsüz bir çocuk oldu. Okuldaki en berbat gruplarla gezmeye gitmek
istiyor. Kim bilir ne yaptıklarını düşündükçe de benim gözlerime uyku girmiyor.
Artık o iğrenç arkadaşlarıyla birlikte evden uzaklaşmak dışında hiçbir şey istemiyor."
Evet
trajik bir öykü bu. Toplumun içinde bu ve buna benzer olaylara, yakınmalara çok
sık rastlamak mümkün günümüzde.
Ergenliğe
kadar çocuğumuzun haklarına saygı gösterip meselelerinizi bir arkadaş gibi
oturup konuştuğunuz oranda, ergenlik döneminde de o, size karşı saygıda kusur
etmeyecektir. Aksi takdirde, bu dönemde çocuğun size itaat etmekten başka
çaresi olmadığı için onu küçümser, hep kendi bildiğiniz gibi yaparsanız, yarın
o itaatleri miktarınca asi olacaktır. Bundan sonrası ebeveyn için oldukça
zordur. Çünkü büyükler çocuğa karşı tavır koydukça, o da artık büyükleri
dinlemeyecek ve kendi bildiğine gidecektir.
Eğer
ana-babasına olan saygısını da yitirirse yalnız korku yüzünden itaat edecek ve
maalesef bu da çok kısa sürecektir. Nedense büyükler çocuklarıyla oturup
meselelerini konuşarak, tartışarak halletme yoluna gitmeyip, çocuklarına karşı
genellikle sert ve anlamsız bir otorite kurmak isterler ve çocuklarının
kendilerinden korkmalarını arzu ederler. Fakat unutulmamalıdır ki, çocuk
korkutularak tehditle yola getirilemez; sevgi, anlayış ve yumuşaklıkla
eğitilebilir.
İnsanlara
iş yaptırmanın bir tek yolu vardır; o da, o kişiden işi yapmasını istemek ve
onun önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Bir çocuğu döverek yahut
korkutarak ona istenen her işi yaptırabilirsiniz, fakat bütün bu kaba ve sert
hareketlerin ileride son derece keskin tepkilerine hazır olmanız gerekir.
Çocuğunuza İkide Bir Nasihat Vermeyin!
Bazı
gerçekleri anlatmak için uygun fırsatları kollayın!
Çocuğunuza
olur olmaz her yerde, "bizim zamanımızda nerde böyle güzel kitaplar,
dergiler; bir çantamız dahi yoktu,
eşyalarımızı bir torbaya doldurulur öyle okula giderdik; düzgün bir ayakkabımız, ceketimiz bile
yoktu," gibi eskiden yaşadığımız olumsuz şartları anlatıp kendilerine
sağladığınız imkanları onların başına kakmayın. Bu söylenenler yaşanmış
gerçekler olsa da genelde çocuklar eleştirdikleri, azarlandıkları zaman
söylendiği için, çocuğun bir kulağından girer diğerinden çıkar.
Bunlar
çocukla iyi bir iletişimde bulunulan anlarda söylenirse daha eğitici olur ve bu
acı gerçekler çok ucuza satılmış olmaz. Ayrıca 13 yaşındaki çocuğunuzdan 30
yaşındaki bir insanın düşünce ve şuurunu bekliyorsunuz. Halbuki onda mantık
değil, daha ziyade his hakimdir. Siz kendi kendinize "ben onlara bu kadar
imkan sağlıyorum, bu kadar zorluklara katlanıyorum onun hiç umurunda
değil" diye düşünerek, onu nankörlükle suçlarsınız. Fakat nasıl ki çiftçi
diktiği bir ağaçtan hemen meyve vermesini beklemez.
Uzun
süre onlarla uğraşır, sular, bakımlarını yapar, etraflarını açar ve nihayet
yıllar sonra onlardan istifade etmeye başlar. Bir çocuk da sizin şimdi
diktiğiniz bir tohum gibidir. Sizin ona sunduğunuz imkanları bugün değil
yıllarca sonra, olgun bir insan olduğu zaman değerini anlayacaktır. O zaman,
"Allah anne babamızdan razı olsun. Benim yetişmem için benden hiç bir şeyi
esirgemediler. Kendileri yemedi içmediler bana yedirip içirdiler, her türlü
imkanı bana sağlamaya çalıştılar " diyerek sizleri hayırla anacaklardır.
Ayrıca
anne ve baba birbirini dikkate almalı. Çocuğun annesiyle bir problemi
çıktığında babası onu müsait bir zamanda almalı ve dışarıda bir pastaneye,
lokantaya vs. götürüp annesine nasıl davranması gerektiğini, annesinin
kendisinin üzerine ne kadar titrediğini, anne kalbindeki o derin şefkati
anlatmalı, oğlum eve gidince annenin elini öp, kendisinden özür dile, seni
affetmesini rica et demeli.
Aynı
şeyi anne, baba için yapmalı. Babasıyla bir problemi olduğunda çocuğu daha
sonra bir kenara çekip babasının onların maddi ihtiyaçlarını temin etmek için
nasıl uğraştığını, ne büyük fedakarlıklar yaptığını anlatmalı ve aralarını
düzeltmeye çalışmalı. Yoksa ebeveyninden biriyle bozuştuğunda diğerinin hemen
çocuğu savunması, desteklenmesi çocuğa kısa vadede faydalı gibi gözükse de,
uzun vadede çocuğun kişiliğini olumsuz etkileyecek bir davranıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder