c) 13-18 YAŞ DÖNEMİ
Benlik ve özgür iradenin kendini ortaya koyduğu dönemdir.
BU DÖNEMİN KARAKTERİSTLİK ÖZELLİKLERİ
• Ben tek başıma ayakta durabilirim anlayışındadır.
Aşırı ben merkezci olmaya başlar. Kendisi ve çevresiyle ilgili tüm kararlarda,
bağımsız ve özgür olmak ister. Giyeceğine, yiyeceğine, eve geliş gidiş zamanına
başkalarının karışmasını istemez. Alabildiğine bağımsız ve özgür yaşamak için
her türlü çabayı gösterirken ailenin ekonomik durumunu görmezlikten gelir.
Gençler evden kopar ve çevresine yönelir. Gençler için evde oturmak onlara
işkence gibidir. Spora ilgi artar.
• “Ben bireyim ve özgürüm” düşüncesi hakimdir ve özgürlükleri konusunda çok
duyarlıdırlar. Bencilleşir, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendine
tanınan hakları ise yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve
sıkılığından hep yakınır durur. Anne babasının uyarılarına çabuk sinirlenir ve
tepki gösterir, kabalaşır, ters cevaplar verir. “Bana karışamazsınız. Ben çocuk
değilim” der. Onların duygularını, sevgilerini, ilgilerini gereksiz yere görür.
Onların düşüncelerini eskimiş, zamanı geçmiş bulur. Onları beğenmez hatta alay
eder.
• Çocuğun yaşamı boyunca en fazla ihtiyaç duyduğu şey; “kişisel mekanı ve
eşyaları” olması ve bunlara saygı duyulmasıdır. Kişisel eşya ve mekanın
sahiplenmede aşırı savunucu olur.
• Sağlıklı bir kimlik arama ve bulma dönemidir. Çok farklı kimlikler üzerinde
deneme yapar. Sürekli kimlik ve model değiştirir. Ailesinden yeterince ilgi ve
sevgi görmemesi ya da böyle olduğunu sanması onu başka gurupların, çevrelerin
içine sürükler. Ailesi ve çevresiyle sağlıklı iletişim kuramayan genç bu
gereksinimi doyuracak başka ilişkiler kurar. Ailenin, yakın çevrenin uzantısı
olmaktan kurtulmak için genç değişim ve yeni iletişim kaynakları arar. İletişim
yaptığı kaynak ve kişilerin özelliğine göre; giyinmesini oturmasını,
yürümesini, çalışmasını amaçlarını, inançlarını, dünya görüşünü, düşüncelerini
etkileyen iletiler alır. Gence her an değişik kaynaklardan gelen bu iletiler
onun tarafından özdeşleştirilip kendisiyle bütünleştirilirse gencin kimliğini
ve kişiliğini oluşturur.
• Özellikle çocuğa tek tip insan olma konusunda baskı uygulanmamalıdır.
• Arkadaşlarına karşı son derece vefakardır. Genellikle arkadaşlarıyla ve
grupla kendilerini özdeş tutarlar. Gençlik çağında arkadaş grubunun genç üzerindeki
etkisi gencin içinde bulunduğu bütün diğer gruplardan daha önde gelir. Evde
anne-babasından anlayış göremeyen, onlarla çatışma içinde olan genç evde
bulamadığı güveni arkadaş çevresinde arar. Onlara daha çok bağlanır ve
benimser. Onlardan aykırı kalmamak için kendisine aykırı gelen düşünce, tutum,
davranış ve eylemleri bile benimser. Kendilerine sırdaş ve dert ortağı ararlar.
( Günlük tutma bu dönemde yaygındır.) Argo konuşur. Arkadaş gurubundan ayrı
düşmekten korkar. Evde arkadaşlarının eleştirilmesine kızar.
• Çocuk kendi bağımsızlığını keşfetmeye başlar. Ailelerinde bağımsız olarak
duygu ve düşüncelerini ifade etmeye ve tanımlamaya başlarlar.
• Bu dönemde çocuklar her şeyi izlemeye ve incelemeye meraklıdırlar. Onlar için
tartışılmayacak kutsal hiçbir şey yoktur.
• Kullandıkları dil ideal dünyaların dili (özlemlerin ve pembe dünyaların) ve
kavramlarıdır. Romantizm çağıdır. Özellikle kendi idealleri hakkında romantik
filimler kurgularlar.
• Korku film ve kitaplarından ayrıca olayların karanlık ve bilinmeyen yüzlerini
ortaya çıkarıcı film ve kitaplardan çok hoşlanırlar.
• Bu dönemin çocukları kendi bedenleri ve fiziksel ihtiyaçları hakkında çok
çekingendirler. Bedensel gelişimin ardından ortaya çıkan zayıflık, şişmanlık,
uzun boy, kısa boy gibi unsurlar problem olmaya başlamıştır. Kişisel
kusurlarının yüzlerine vurulmasına karşı toleransları yoktur. Bunu
kabullenemezler. Bu dönemde çocuklarınızdan beklenmeyen davranışları bekleyin.
• Bu dönemin en tipik sorusu “Ben kimim?” sorusudur. Bu sorusunu cevaplamasını
sağlayacak ortam ve arkadaşlar temin edilmelidir. Bu dönemde genç, toplum
içinde kendini aramaya, kişilik sınırlarını belirlemeye başlar. Kim olduğunu,
ne olacağını, toplumdaki yerinin neresi olduğunu bulmaya çalışır. Bilinçli ve
bilinçsiz olarak kişiliğini oluşturur.
Bu dönemde çocukluk duygusu ve psikolojisi silinmeli. Artık onun anne babadan
ayrı bir birey olduğu kabul edilmeli ve gençte birey duygusu geliştirilmelidir.
Anne babanın çocuğunu “ileride onun kendi hayatının sorumluluğunu alabilecek
yeterliliğe” ulaştırması ve “kendi ayakları üzerinde durabilen bir insan”
haline getirmesi çok önemlidir. Eğer genç bu nitelikte yetiştirilemezse ileride
sosyal hayata uyum problemleriyle karşı karşıya gelecektir. Genç ailesinden ve
büyüklerinden farklı olarak “kimliğini” ve “bireysel farklılığını” tanımlayıp
ve ortaya koyabilmelidir. Farklı bir kimlik olarak gencin kendini keşfetmesi
gerekir. Kimliğini tanımlamada ailesi ona yardımcı olmalıdır. Bu dönemde gence
özgürlük verilmesi birey sorumluluğu kazanması adına çok önemlidir. Ancak
sorumluluk duygusundan uzak sınırsız bir özgürlük tehlike oluşturabilir. Gencin
sorumluluğu ölçüsünde özgürlüğü, özgürlüğü ölçüsünde sorumluluğu olmalıdır. Bu
denemde gence sorumluluğun ve özgürlüğün iç içe geçmiş iki değer olduğu çok iyi
benimsetilmelidir.
Onun özgür olmasını, farklı bir birey olarak hareket etmesini istediğimizi
ifade etmeliyiz. “Senin daha fazla özgür olmanı ben de isterim” demeli ve ona
hangi alanda bağımsızlığının sorumluluğunu alacağını sormalıdır. Bu konuşulmalı
ve belirlenmelidir. Örneğin;
- “Akşam arkadaşlarınla çıkabilirsin (özgürlük verme).
Sorumluluğu ne olacak bu belirlenmeli;
• Akşam saat 22.30’da gelmeli
• Ailemizi küçük düşürücü bir davranış içine girmemeli. Bir önceki dönemde
(9-12 yaş) eğer aile bilinci çocuğa kazandırılmışsa ailesini küçük düşürücü
davranmama sorumluluğunu da genç çok rahat taşıyabilecektir.
• Başını belaya sokmamalı gibi.
Bu dönemde gencin gelişiminin sağlıklı olabilmesi için ailenin yapması gereken;
önce gence güven duyma sonra onun davranışlarını gözlemleme ve sınamadır. Eğer
özgürlüğünü sorumsuzca kullanıyorsa, davranışlarında problemler varsa ona
güvendiğimizi gösterdiğimiz için avantaj bizdedir; onunla daha rahat
konuşabilir ve sorular sorarak yaptıklarını kendine çözümletebiliriz.
Kişisel bütünlük ( söz – davranış bütünlüğü ) bu dönemde mutlaka gence
verilmelidir. Çünkü “kişisel bütünlüğü” gelişmemiş bir bireyin sorumluluk
taşıyabilmesı de çok güçtür. Ailelerin bilmesi gereken bir gerçek vardır ki; o
da “sahip olmadığınız şeyi veremeyeceğiniz” gerçeğidir. Önce anne babalar
kendileri “kişisel bütünlük” anlayışına sahip olmalı ve gençlere bu konuda
örnek olmalıdırlar. Bu dönemde okulda verilecek eğitim de gençte “kişisel
bütünlük” hissine geliştirici nitelikte olmalıdır.
Bu dönem “ben tek başıma ayakta durabilirim” duygu ve düşüncesinin oluşum
dönemidir. Bunun için; gencin tek başına hayatta bir şeyler yapabileceği,
ayakta kalabileceği ve dünyada kendini kendi olarak ifade edebileceği duygusu,
düşüncesi ve güveni ona kazandırılmalıdır. Bu duygunun gelişmesi için genç
desteklenmeli, bir şeyler başarabileceği ortamlar oluşturulmalıdır.
Bu dönemde göz ardı edilmemesi gereken bir başka vazife de gence “gücün
tattırılması”dır. Genç gücü tanımalı ve tanımlamalıdır. Kendinden kaynaklanan
(fiziksel, zihinsel, ruhsal) gücün, ailesinden ve arkadaşlarından kaynaklanan
sosyal gücünün farkında olmalı; “elindeki gücü “ yapıcı bir şekilde kullanma
sorumluluğu taşımayı bilmelidir. Eğer bu dönemde bunu gence veremezsek ileride
eline geçireceği gücü sorumsuzca kullanan, topluma zarar veren, insanları ezen
ve sömüren gençler oluşturmuş oluruz.
Hayatımda yaşadığım en ilginç “güç kullanım” olayını sizlerle paylaşıyorum;
Ekonomik durumları çok iyi olan bir öğrencim vardı. Zannediyorum üç
benzinlikleri ve bir de nakliye firmaları vardı. Oldukça hırslı ve yenilgiyi
kabul etmeyen bir yapıdaydı. Okulda bir futbol maçı sırasında hakemlik yapan
matematik öğretmenin onu kırmızı kartla oyundan atması onu deliye döndürmüştü.
Hiç de hoş olmayan bir tartışma ortamından sonra oradan uzaklaştırıldı. Olaydan
bir saat sonra plakasız bir araba ve tipleri hiç de güven telkin etmeyen
insanlar okula geldiler ve matematik öğretmenini görmek istediklerini ifade
ettiler. Maçtaki kırmızı kartı haksızlık olarak değerlendiren genç, matematik
öğretmenine ders versinler diye adam getirtmişti. Adamlarla konuştuk onları
ikna edip zor da olsa gönderdik. Elindeki gücün farkına varan ve bunu nasıl
kullanması gerektiği öğretilmemiş bir gencin hikayesiydi bu. Elindi gücü sorumsuzca
kullanan genç kadar bunu nasıl kullanması gerektiğini öğretmeyen aile de suçlu
değil mi sizce ?
BU DÖNEMİN DİLİ
İdeallerin dilidir. Gence idealler bu dönemde verilmelidir. Onunla idealler
dünyasının dili ve kavramlarıyla konuşulmalıdır. Bu dönemde genç idealist
düşünür ve bütün dünyayı idealistlik bakış açısından “romantik gözlerle”
algılar. “Dünyanın nasıl olması gerektiği” konusuyla daha çok ilgilenir.
Olandan ziyade olması gerekene odaklanır. Realistlikten uzak bir idealistlik
içindedir. Bu dönemde gence ideallerini ifade etme ve gerçekleştirme imkanı
tanınmalıdır. İdeallerini test edecekleri durumlar ve pozisyonlar
oluşturulmalıdır. Eğer bu ortam gence aile, okul ya da toplum tarafından
hazırlanırsa gencin psiko-sosyal gelişiminde müthiş bir inkişaf ve gelişim
olur.
BU DÖNEMDE İLETİŞİM KURMA YOLU
Kesinlikle nasihat etme değil, çok soru sormaktır. Bu dönemde kesinlikle onlara
konferans vermeyin. “Ben sizin zamanınızdayken...” li cümlelerle konuşmayın.
Yapmanız gereken; onların ne düşündüğünü, nasıl düşündüğünü ve dünyayı nasıl
algıladıklarını öğrenmeye yönelik sorular sormanız, onu anlamaya çalışmanız ve
onunla açık iletişim kurmanızdır. Eğer onu yargılar, yıkıcı şekilde eleştirir
ve alaya alırsanız aranızdaki bağları koparmış olursunuz. Müzik tercihi de
genellikle onun “kimliğinin” bir ifade biçimidir. Onu saçma bulmamalı, anlamaya
çalışmalısınız. Diyelim ki; sizin oğlunuz Müslüm Gürses’ i dinliyor. Ona:
-“Vay jiletçi vay” diyerek dalga geçme yerine, ondan ne anladığını ve ne
bulduğunu sormanız ve gerekirse siz de dinleyerek onu anlamaya çalışmanız en
tutarlı davranış şekli olacaktır.
BU DÖNEMDE GENÇ İÇİN EN ÖNEMLİ TEMEL GIDA
Gence saygı gösterme, ona son derece hassas davranmadır. Anne babanın gencin
ihtiyaçlarına duyarlılık göstermesi çok önemlidir. Bu dönemde gencin “kendini
ortaya çıkarma” ve “kimliğini bulma” çabalarını kırmamak çok önemlidir. Genç bu
dönemde kimlik arama yolculuğuna devam ederken Onun o anda “kim olduğunu
tanımladığı” mevcut kimliğine saygı göstermek yapılacak en sağlıklı tutumdur.
Bu dönemde genç farklı kişilikler üzerinde deneme ve inceleme yapacak, kendine
en uygun kimliği bulmaya çalışacaktır. Bu arayışa mutlaka saygı gösterin. Bu
dönem geçiş dönemi olduğu için onun kimlik arayışını yargılamayın ve bu
durumuyla dalga geçmeyin. Eğer onu eleştirir ve onunla dalga geçerseniz;
eleştirdiğiniz ve dalga geçtiğiniz kimliğine inadına sahip çıkar ve bu
istemediğiniz kimlik onda çimento gibi tutmaya başlar. Böyle yaparak gencin
yeni arayışlara girmesini engellemiş olursunuz.
Ayrıca bu dönemde çocuğunuzun arkadaşlarına saygı göstermeniz de çok önemlidir.
Bu dönemde gençler çok hızlı şekilde arkadaş grupları değiştirirler. Aile haklı
olarak bundan tedirginlik duyar. En büyük yanlış ailenin uygun görmediği
arkadaşından genci ayırma çabasıdır. Bu onları birbirine daha fazla bağlamaktan
başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca bu tutum onu yalan söylemeye itebilir.
Onunla görüşmeye devam etse bile görüşmediğini ifade etme yoluna gidebilir.
Böylece bu dönemde kazandırılacak olan “kişisel bütünlüğün” (söz-davranış
tutarlılığının) gençte gelişmesini biz engellemiş oluruz.
Arkadaşlıklar konusunda baskıyla bu dönemde başarılı olunmayacağını görmemiz
adına yaşadığımız bir olayı aktarıyorum:
Aileleri ve okulu istememesine rağmen iki kız çok iyi arkadaştılar. Ne
öğretmenlerin ne de ailenin baskısı onları ayıramıyordu. Onlar dışarıya karşı
iyice kapanmış tüm güçleriyle direniyorlardı. Her yerde;
- “Bizi iki yıldır kimse ayıramadı” diye hava bile atıyorlardı.
Aileler ve okul artık onları ayıramayacağını fark etmiş ve onları kendi haline
bırakmıştı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Bu iki kız bir sebepten dolayı
ayrıldılar. Okul ve ailenin başaramadığını onlar başarmıştı!
BU DÖNEMDE GENCİN İHTİYACI OLAN İKİNCİL GIDALAR
- Başarılı olabileceği alan içinde çocuğa verilecek fırsatlardır. Kabiliyetleri
dışında onu zorlamamaktır. Eğer genç buna zorlanır ve başarısız olursa bu durum
onda hayal kırıklığı oluşturur.
- İdealler verilmelidir. Bu dönemde ona sorular sorularak ideallerini
tanımlaması sağlanmalıdır.
- Arkadaşlık ihtiyacı
- Sorumlulukla bağlantılı bir özgürlük alanı verilmelidir.
- Gencin kendine ait bir odası olmalıdır. Çocuğun kimliğinin sağlıklı
gelişmesinde “kişisel mekan” çok önemlidir. Gencin bu mekanı o dönemdeki kimlik
arayışıyla uyumlu poster ve sembollerle süslemesine izin verilmelidir. Odasına
saygının göstergesi olarak kapısı çalınmadan girmemelidir. Eşyalarını da
kesinlikle izinsiz kurcalamamak gerekir. Eşyaları izinsiz kurcalanan bir genç
kızın neler hissettiğini sislerle paylaşmak istiyorum:
Bir öğrencim düzenli olarak günlük tutuyordu. Ve ailesinin onun günlüğünü
okumaya çalıştığından ve sürekli günlüğünü onlardan sakladığından bahsediyordu.
Bir gün kızgın bir şekilde yanıma geldi. Ne olduğunu sorduğumda;
- “Hocam ailesinin günlüğünü bulmuş ve okumuş” dedi. Onlara karşı müthiş bir
öfke taşıyordu.
- “Benim eşyalarımı benden izinsiz kurcalamaları doğru mu?” diye bana
soruyordu. Ve günlüğüne bir daha yazı yazmama kararı aldı. Son yazısını ise
yazdığı günlüğüne yönelikti ve şöyle yazmıştı: “Sen benim en yakın dostum ve
dert ortağımsın seninle benim arama girenler var. Hiç istemiyorum ama onlar
yüzünden seni terk etmek zorundayım. Üzgünüm. Bir daha seninle duygu ve
düşüncemi paylaşamayacağım için beni affet.” B........
- Risk alıcı, heyecan ve korku verici, maceracı aktiviteler. Bu aktiviteleri,
gence dengeli olarak sağlamalısınız. Kendi başına bunları gerçekleştirme yoluna
giderse hiç de iyi şeyler olmayabilir.
BU DÖNEMDEKİ ÇOCUK İÇİN ZEHİRLİ GIDALAR
• Çocuğu ahmak yerine koyma ve olumsuz eleştiri.
• Onu suçlama ve hakaret etme
• Onu rencide etme, mahcup etme, gülünç duruma sokma, küçük düşürme.
• Yıkıcı sözler söyleme;
- “Seninki de zevk mi?”
- “Bu film izlenir mi? “
- “Buna para verilir mi?”
- “Sen zaten neyi doğru düzgün yaptın ki?” gibi.
Bu tip davranışlar çocukta özgüveni tahrip eder. Aileye karşı isyan duyguları
oluşturur. Ona güven duymayan ailesinden uzaklaşır ve kendini ifade edebildiği
başka ortam ve çevreler arar ve gizli gizli oralarda zaman geçirmeye başlar.
• “Söylediğimi yap, yaptığımı yapma” anlayışı; bu dönemde genç için referans
değer olur. Ve bunu kullanır.
Sonuç olarak bu dönemdeki çocuklar emniyetli bir mekana, sevgiye ve desteğe
ihtiyaç duyarlar. Başarısız olduklarında desteklenmeli. Başarılarında da sevinildiği
ifade edilmelidir.
Bu dönemdeki psiko-sosyal olgunlaşmanın işaretleri fiziksel ergenliğe geçişin
işaretlerinden bağımsızdır. Çocuk biyolojik olarak ergen olmasına rağmen
Psiko-sosyal olarak benlik ve özgür iradesini geliştirememiş olabilir. Bu dönemlerin
her birisinin sağlıklı bir şekilde yaşanmasıyla birlikte “çocuğumuzun dengeli
gelişimini” sağlayabileceğimiz akıldan çıkarılmamalı ve her bir dönemde anne
baba olarak üzerimize düşen vazife neyse eksiksiz bir şekilde yerine
getirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder