Çocuk
Yavaş Yavaş Kendi Başına Yaşayabilmeyi Öğrenmeli
Ebeveyn
olarak, çocuğun yavaş yavaş bağımsız olma hakkını bilmezlikten gelirsek iki
ihtimalden biri gerçekleşecektir; çocuk ya bize aşırı derecede bağımlı fazlaca
uysal olacak. Bu dünyada nasıl yaşayacağını öğrenemeyecektir. O zaman güçlü ve
otoriter kişilere ya da kötü niyetli insan ya da gruplara kolay bir av
olacaktır. Veya yaşı ilerledikçe onunla aramızdaki bağ bozulur, çocuk bizden
uzaklaşmaya başlar. Bu durumda da ona yapacağımıza daha fazla direnç gösterir.
Çocuğunuz Rahat Arkadaş Edinebiliyor mu?
Çocuğun
yetişkinlik dönemlerinde, mesleğinden aile yuvasından ve toplumdaki hayatından
zevk alması ve mutlu olması her şeyden önce küçüklüğünde yaşadığı hayat ve
arkadaşları arasında benimsediği tutuma bağlıdır.
Çocuğunuz
arkadaş edinemiyorsa arkadaşlarını evinize davet ederek, onlara sıcak ilgi
göstererek pikniğe ya da başka şekilde gezmeye giderken onları da çağırarak ona
destek olabilirsiniz. Ayrıca arkadaşlarının anneleriyle tanışıp iyi bir diyalog
kurarak çocuklarınızın dostluğunu böyle pekiştirebilirsiniz.
Şımarık Çocuklar Hayatta Hiçbir Şey Beceremezler
Şımarık
çocuklar, aşırı derecede yumuşak ve çok müsamahalı bir aile çevresi içinde
yetişirler. Öyle anne-babalar vardır ki çocuklarının her istediklerini derhal
yerine getirmek için etraflarında pervane gibi dönerler, kendilerini
çocuklarının emrine vakfetmiş gibidirler. Bunu bir anne-babalık icabı telakki
ederler. Onlar hiçbir zorlukla mücadele mecburiyetinde kalmazlar. Mesela
yaşları ilerlemiş olmasına rağmen onların kendi kendilerine yıkanmalarına,
giyinmelerine fırsat verilmez.
Etrafındakiler
tıpkı bir bebek gibi onları yıkarlar, giydirirler. Kendi elleriyle beslerler,
onların dağıttıklarını toplarlar, çantasının, odasındaki kitaplığını, yatağını
düzeltirler. Bu şekilde alıştırılan çocuklar artık her şeyi etrafındaki
yetişkinden bekleyen, büyüklerin yardımı olmadan yaşayamayan birer insan
olurlar. Anne babalara büyük bir sevginin ve şefkatin icabı gibi görünse de,
şımartıcı bir terbiye yanlış bir terbiyedir. Bu yanlışlığa düşmemelerini bütün
anne-babalara tavsiye ederiz. Anne çocuğun isteklerine ne kadar fazla boyun
eğerse çocuk o kadar şeyi kabul ettirmeye çalışır. Şımarık çocuklar, isteklerinin
yerine getirilmesi için çevrelerini türlü yollarla baskı altına alan ve
isteklerinin sınırı olmayan çocuklardır.
Bunların
istekleri makul bir ihtiyaca dayanmaz. Akıllarına gelen her şeyi isterler.
Şımarık çocuk, hiçbir zaman, hatta kendi evinde bile mutlu olmaz. İlerde dış
dünyayla temasa geçtiği zaman insanlardan büyük darbeler yer. Bencilliği
yüzünden kimse onla arkadaşlık yapmaz, böylece ya ömrü boyunca sevilmeyen bir
insan olur ya da kendisini sevdirmesini acı tecrübeler geçirerek öğrenir.
Mutlu Bir Hayat İçin Zengin Olmak Mı Gerekiyor?
Bazı
aileler maddi imkanlarının yetmediğinden çocuklarını tam mutlu edemediklerinden
yakınırlar. Daha çok kazansak evimizde daha sıcak bir hava oluşturabiliriz diye
düşünürler. Bu konuyla ilgili hayatın içinden canlı bir tablo aktarmak
istiyorum size.
Bir
genç anlatıyor;
“Lisede başarılı bir öğrenciydim.
Annem ev kadını, babam inşaat mühendisi idi. Çok mutlu bir aile hayatımız
vardı. Ekonomik olarak dar gelirin biraz üzerinde bir aileydik. Ailece büyük
maddi hırslarımız, beklentilerimiz de yoktu. Ama aile içindeki o sevgi dolu
hava o kadar güzeldi ki akşamları annem mutlaka okul dönüşü evde olur, benim
için kahvaltı nevinden hafif yiyecekler hazırlardı. Onları iştahla yedikten
sonra ders çalışmaya otururdum. Ben anlayış ve sevgi açısından şansımın
farkındayım. Bir gün sonra bu şansı çok daha iyi anlayabileceğim bir şey oldu.
Bizim sınıfta çok zengin oldukları bilinen bir arkadaşım vardı. O kadar çeşitli
giyinir ve zengin olduğu her halinden o kadar belli ki, çoğumuz zaman zaman ona
özenirdik.
Bir gün okul çıkışında bu
arkadaşım beraber matematik çalışmak için benimle birlikte bize geldi. Annem
her zamanki gibi bizi neşeyle karşıladı. Hava çok soğuktu. Sobanın üzerinde
daima dumanları tüten bir çaydanlığımız ve kızarmış ekmekler olurdu. Sıcak
ekmekleri buradan alır, annemin yaptığı ev reçelleri ve tereyağıyla afiyetle
yerdik. O akşamda arkadaşımla birlikte kahvaltı yaptık. Sonra ders çalışmaya
oturduk. Bir ara arkadaşım gözleri dolu dolu, “Bu evin sıcaklığı ne kadar mutlu
ediyor insanı “ dedi.
Ben eve gittiğimde, beni hizmetçi
karşılar, annem mutlaka bir kabul günündedir. Tek başıma mutfakta bir bardak
süt içerim o kadar. Burada ne kadar büyük bir iştahla kahvaltı ettim. Şu
çaydanlık ve tüten buharlar ne kadar sıcak bir bilsen. İnsanın yalnız
olmadığını simgeliyor sanki. Hele annenin şu ekmekleri kızartıp bizim yememizi
seyretmesi ne kadar güzel. Öyle mutlu oldum ki burada dedi.
Gözlerinden yaşlar dökülüyordu.
Herkesin yaşantısına özlem duyduğu arkadaşım benim evimdeki sıcacık ortamdan
etkilenmişti. Dostlukla, sevgiyle kucakladım onu. İnsanın sevgiyi duyabilen
arkadaşları olması ne güzel bir şeydi. Küçük bir çocuk için sevgi dolu bir aile
ortamının önemini, buharı tüten çaydanlığımızı görünce özlemle ağlayan
arkadaşım bana çok iyi öğretmişti.”
Nezaket,
Zerafet, Hürmet
Çocuklarımızın,
her şey den önce; başka insanlara olan münasebetlerinde nezakete ve zerafete
dikkat etmeğe alışmaları gerekir. İnsanlar arasında iletişim konuşmayla
kurulduğuna göre çocuklarımız öncelikle konuşmalarında nazik ve zarif
olmalıdırlar. Okula yeni başlayan çocuklar okula önceden içinde yetiştikleri
çevrenin kendi konuşma dillerine yaptığı tesirlerle ve kazandığı
alışkanlıklarla başlayacaklardır. Öğretmen çocukların ne kadar eksikliklerini
tamamlamaya çalışsa da ailede kazanılan ilk köklü alışkanlıklar ve
noksanlıkları düzeltmek çok zor olmaktadır.
Nezaket
sadece bir takım nezaket sözleri öğrenmekle olmaz. En önemlisi ise ona
yakınlarını sevmesini öğretmektir. Bunu yapamazsanız bir takım suni “kibarlık
cümleleri” öğretmeniz zor olacaktır. Ayrıca çocuğun yabancılar karşısında
sıkılmasını önleyin. Adetimizdir, çocuklarımızı hiç hazırlıksız oldukları bir
zamanda aniden büyüklerin meydana getirdiği bir grubun içine sokar, onu
konuşturmaya çalışırız. Çocuk üç-dört yaşına gelmeden, onu büyükler arasında
konuşmanın merkezi haline getirmektense, konuşma dışında bırakmak yerinde olur.
Çünkü; bu yaştaki çocuk bir yabancıyı gördüğünde onun hakkında bir yargıya
varabilmek için zamana muhtaçtır. Çocuğu kendi başına bırakırsanız, az sonra
kendiliğinden lafa karışacaktır.
Aile
içinde herkesin birbirine terbiye dahilinde davranması şarttır. Çocuk
etrafındakilere göre nezaket kavramını edinir. Ailenin öteki üyelerinin
“teşekkür ederim” dediklerini ve içten müteşekkir davrandıklarını gördükçe o da
teşekkür etmesini öğrenir. Ayrıca çocuğa terbiye dersini vermek istiyorsanız
bunu baş başa kaldığınız zaman yapın. Başkalarının geldiğinde “oğlum
misafirlere hoş geldin dedin mi?”, “Amcanın elini öpsene”, “Abine neden
teşekkür etmedin?” gibi sözlerle misafirlerin yanında ikaz edilen çocuk mahcup
olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder