5 Ağustos 2015 Çarşamba

İletişim Engelleri

İLETİŞİM ENGELLERİ

İletişim sürecinde engeller, bir mesajın verilmesini ve alınmasını olumsuz yönde etkileyen tüm faktörlerdir. Bu engellerin üstesinden gelmek için varolan engelleri analiz etmek gerekmektedir. Bu analiz;
1) Engellerin ne zaman varolduğu,
2) Bu engellerin neler olduğu,
3) Kaynağı nasıl etkilediğini,
4) Alıcıyı nasıl etkilediğini, anlamaya yardımcı olacaktır. Engeller bütünüyle yıkılıp ortadan kaldırılamaz. Fakat engellerin kaçınılmaz olduğunu bilmek ve neler olduklarını anlamak, bunların aşılmasını sağlayacaktır.(Küçükahmet, 2004: s.124).
Sınıf ortamında iletişimi engelleyen bir takım faktörler şöyle sıralanabilir:

Öğretmen ve öğrencinin;

- İletişime girme amacını tam olarak algılayamaması,
- Bedensel yada psikolojik bir özre sahip olması,
- Barınma, beslenme ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması,
- Birbirlerine güvenmemesi,
- Güvenli ve gelecek ortamının olmaması,
- Ortak yaşantı alanlarının az olması,
- Sevilmemesi, sayılmaması.
Kaynak olarak öğretmenin;
- Öğrenciler tarafından inanılır, güvenilir bulunmaması,
- Öğrencilerini tanıyamaması,
- Alanında yeterli bilgi birikimine sahip olmaması,
- Derse hazırlıksız girmesi
- Sürekli anlatıma dayalı biçimde sunuşa kalkması,
- Sözcükleri kullanırken öğrencilerin seviyesini dikkate almaması,
- Öğrencilerin ilgilerini çekecek yöntem ve teknikleri kullanmaması,
Alıcı olarak öğrencinin;
- O sınıfta bulunma amacının farkında olmaması,
- Sık sık hayal kurup, kendisini dersin dışına itmesi,
- İşlenen konularda kendisi için kullanabileceği bir çıkar görmemesi,
- Öğretmenin mesajlarına tepkiler verme sorumluluğundan kaçması (Ergin A. ve Birol C. , 2000 s.181)
Öğretme – öğrenme ortamı olarak sınıfın;
- Oturma yerleri ve oturma düzeninin rahatsızlık vermesi,
- Havasız, pis, rutubetli, ışıksız,soğuk yada aşırı sıcak olması,
- Öğrenci düzeyine uygun olmaması,
- Görüntüyü veya sesi iyi vermemesi,
- Kullanılamayacak ölçüde bozuk olması
- Yeterli sayıda yada hiç bulunmaması
Karmaşık bir sınıf ortamının insan psikolojisini olumsuz yönde etkileyeceği bilinmektedir. Bu sebeple öğretmenlerin eğitimin tanımında da işaret edildiği gibi “ istendik ve kasıtlı öğrenme yaşantıları”nı dersin özelliklerine uygun olarak kurmaları gerekir.(Özden 2005:s.189)

Sınıf içi iletişimde öğretmenden kaynaklanan başka iletişim engelleri de şunlardır;
1.Emir vermek, Yönlendirmek: Bu iletiler kişinin duygularının önemsiz olduğu mesajını verir. Kişi diğer kişinin istediğini yapma zorunluluğunu hisseder.
2.Uyarmak, Gözdağı vermek: Bu iletiler de emir verme ve yönlendirmeye benzer; ancak kişinin vereceği yanıtın karşılığı olacak tümceleri de içerir. Kişinin isteklerine saygı duyulmadığı mesajını verir. Bu durum kişide öfke ve düşmanlık yaratır.
3.Ahlak dersi vermek: Bu tür ilişkilerde otoritenin ve zorunlulukların gücü kişiye karşı kullanılır. “yapmalısın, etmelisin” mesajlarını iletir ve bireyi karşı koymaya zorlar.
4.Öğüt vermek ve çözüm önerileri getirmek: Kişinin sorunlarını kendi kendisine çözeceği yeteneğinin olmadığına inanıldığını gösterir.
5.Öğretme, nutuk çekme, mantıklı düşünceler önerme: Bu durum sınıf içinde o anda herhangi bir sorun yokken çocuklar tarafından kabul edilebiliyor; ancak, sorun anında bu durum kabul edilmiyor ve daha fazla çatışmalara neden oluyor. Mantıklı düşünceler önerme çocuğun mantıksız ve bilgisiz olduğuna dair mesaj iletir.
6.Yargılamak, eleştirmek, suçlamak,aynı düşüncede olmamak: Bu iletiler çocuk üzerinde diğerlerinden daha fazla olumsuz etki yapar. Bu değerlendirmeler çocuğun benlik saygısını düşürür. Çocuklar hakkında yapılan olumsuz değerlendirmeler çocuğun kendisini değersiz, yetersiz görmesine neden olur.
7.Övmek, aynı düşüncede olmak, olumlu değerlendirmeler yapmak: Genel inanç olarak bu durumun çocuğa zarar vereceği hiç düşünülmez. Çocuğun öz imgesine uymayan değerlendirmelerin yapılması çocukta kızgınlık yaratır. Çocuklar bu iletileri öğretmenin kendilerini yönlendirme ve isteğini yaptırma girişimi için kurnazlık olarak yorumlarlar. “Siz böyle söyleyince sanki ben daha çok mu çalışacağım?” gibi düşünürler. Övgü ise başkalarının yanında yapılıyorsa çocuğu utandırır. Aşırı övgü sonucunda çocuk buna alışır ve övülmeye gereksinim duymaya başlar.
8.Ad takmak, alay etmek: Çocuğun benlik saygısı üzerinde olumsuz etki yapar.
9.Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak: Bu durum çocuğun konuşmasını, kendi duygularını ifade etmesini engeller.
10.Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak: Öğretmen çocukların duygularını tam olarak anlamadıklarında ortaya çıkar. Böyle bir durumda sorun hiç yokmuş gibi algılanıp avutma eğilimine gidilir.” Üzülme yarın her şey düzelecek, kendini daha iyi hissedeceksin” gibi mesajların verilmesi çocuğun önemsenmediği hissini verir.
11.Soru sormak, sınamak, sorgulamak: Çocuk sorgulanıyor hissine kapıldığında bu durum onda güvensizlik, kuşku oluşturur.
12.Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, şakacı davranmak, konuyu saptırmak: Böyle iletiler yüzünden çocuk anne babasının onunla ilgilenmediğini, duygularına saygı göstermediğini belki de onu dışladığını, dikkâte almadığını düşünür. Çocuklar sorunlarını dile getirdiklerinde çok ciddidir. Şaka ve espriyle karşılık vermek onları incitebilir ve itilmişlik kenara atılmışlık duygusunu verir.(Gordon 1993)

Görüldüğü gibi öğretme-öğrenme sürecinde kişilerden yada öteki ortamlardan kaynaklanan yetersizlikler ve eksiklikler, yokluklar hep iletişim engeli olarak belirmektedir; ancak tüm bu yetersizliklere eksikliklere ve yokluklara rağmen sınıfta öğretmende vardır, öğrencide vardır. Sınıftaki bu ikili olası tüm iletişim engellerine rağmen iletişim kurmak zorundadırlar. Öyleyse iletişim engellerinin bilinmesi ve varlığının hissedilmesi, iletişimden vazgeçmek için ya da sorumlu tutulacağımız sağlıksız iletişim için sığınaklarımız değil, daha etkili olabilmek için yaratıcılığımızı harekete geçirecek dürtülerimiz olmalıdır.
Bütün bunların yanında, öğretmenin iletişim engellerini tanıması ve önlemler alması da önemlidir. İletişimin amacına ulaşabilmesi için, temel iletişim süreçleri, iletinin niteliği, alıcının özelliği, temel iletişim engelleri, iletişimi başlatan kişi tarafından bilinmelidir.
Sınıf ortamında çok yönlü bir iletişim söz konusudur. Bazen bir öğrenciye gönderilen mesaj bir başka öğrenci üzerinde daha etkili olabilir. Ayrıca öğrenci-öğrenci iletişimi de çok yoğundur ve bu aynı anda birçok duygu ve düşünce harekete geçtiği için dersin akışını etkiler.
Kuşkusuz her zaman mesajlar gönderildiği gibi anlaşılmaz. Sık sık yanlış anlamalar ortaya çıkabilir, örneğin, öğretmenin görüşünü almak yada konuşma fırsatı vermek için soru yönelttiği bir öğrenci, öğretmenin kendisini küçük düşürmek için soru sorduğunu düşünebilir. Bu durum kaynağın duygu ve düşüncelerini uygun iletişim biçimine çevirememesi, doğal davranmaması, alıcının gönderilen mesajı çözümleyememesi vb. nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Bu, tarafların etkili iletişim becerilerinden yoksun olması demektir. Bu açıdan etkili iletişim becerilerinin neler olduğu üzerinde durulmasında yarar görülmektedir.
Aslında iletişim sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının en önemli nedenlerinden biri,
Alıcının özelliklerinin yeterince belirlenememesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda öğrencilerin seviyelerine uygun öğretim yapmak imkansızlaşmaktadır, “öğretmen işe kendisinin ne bildiği ile değil, öğrencinin ne bildiği ile başlamalıdır” fikri etkin bir öğretimin ilk şartı kabul edilmelidir.
Sonuç olarak, öğretimin etkili olmasında iletişimin merkezi bir rol taşıdığı bunun için öğretmenlerin etkili iletişim becerilerine sahip olması ve bunları öğrencilerine de kazandırmaya çalışması gerektiği söylenebilir.
Öğretmenlerin bu becerilere sahip olması öğretmen adaylarının etkili iletişim kurup kuramadığına bakılarak ve etkili iletişim kuranlar tercih edilerek ve öğretmenleri etkili iletişim becerileri konusunda yetiştirerek sağlanabilir. (Açıkgöz 2005: s.161)
Öğretimin etkili olabilmesi, iletişim süreçlerinin iyi işletilmesine bağlıdır. Bu da iletişimin, iletişim becerilerinin ve iletişim örüntülerinin iyi anlaşılmalarını gerektirmektedir


ÇOCUĞUNUZUN KAYGISINI ARTTIRMAYIN
 
İmtihanlara hazırlanırken öğrencilerde ortaya çıkan gerilim ya da moda deyimiyle “stres” eğitim başarısı önünde ciddi bir engeldir. Türkiye’de üniversite giriş imtihanlarına hazırlanan 4711 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada öğrencilerin stres düzeylerinin ameliyat olacak hastaların kaygı düzeylerinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Çocukların sınava hazırlandıkları sırada anne babalara düşen en önemli görev çocukların çalışma isteklerini arttırmak ve onu çalışmaya teşvik etmek için kaygı yükseltici yaklaşımlardan kaçınmaktır.


BİR HİKAYE
Küçük Sevim, evlerinin önündeki rengarenk çiçeklerle süslü bahçeye girdi. Yüreği sevinçten hopluyordu. İçinden; “Annem çiçekleri sever; şimdi bir demet yapıp götürsem kim bilir ne kadar sevinir? ‘Kızım beni hatırlamış ’ diye yanağıma bir de teşekkür öpücüğü kondurur.” Diye düşündü.
Bu mesut hayal içinde çiçekleri topladı. Onları küçücük elleriyle tek tek bir araya getirip demet yaptı. Anneciğini daha çok mutlu etmek için mutfağa koştu. Raftan bir bardak aldı. Çiçek demetini içine yerleştirdi. Sonda da su ilave etti.
Sevinçten zıplayarak mutfaktan çıkarken elindeki bardak kaydı; yere düşüp paramparça oldu. Çiçekler etrafa saçıldı. Annesi, yandaki odadan kırılan bardağın sesini duymuş, dışarı fırlamıştı. Küçük Sevim korkudan de diyeceğini bilemedi. Anne yerdeki cam kırıklarını görünce sinirinden deliye döndü. Ve küçük kızının niyetini sormadan dövmeye başladı. Kızcağız neye uğradığını şaşırmış, can havliyle, “Anneciğim ne olursun vurma!” diye yalvarıyordu. Kızgınlığı hala geçmemiş olan anne, hem bağırıyor hem de vuruyordu. “Seni eşşek seni o güzelim bardağı kırarsın ha! Bu dayak senin aklını başına getirir.”
Takdir ve öpücük beklerken, bir ton dayak yiyen küçük Sevim, annesine içinden kin beslemeye başladı. Ona bir daha çiçek hediye ettiğini gören olmadı.


SEVGİLİ ANNECİĞİM
Daha karnındayken benimle konuştuğun ve bana arkadaşlık ettiğin için ,
"Doğduğun gün hayatımın en güzel günüydü."dediğin için ,
Pişiklerimi pudralayarak beni rahatlattığın için,
Kocaman sarılmaların ve öpücüklerin için,
Ben öğreninceye kadar sonsuz kere "anne... anne...anne..."yi tekrarladığın için,
Gömleğimin kollarını kullanmayayım diye burnumu silmek için elinde bir mendille peşimde koştuğun için,
Daima "Neden? Neden?Neden?" sorularını sormamı teşvik ettiğin için ,
Piyeste söylemem gereken tek satırı unutunca, seyirciler arasında oturduğun yerden fısıldayarak hatırlattığın için ,
Harika gülümsemelerin için ,"Benim en iyi arkadaşım" olduğun için ,
Bana güvendiğin için ,
uzaktan seven bir anne olmadığın için,
Hasta olduğum günlerde bütün gece başımda beklediğin için,
Benimle güldüğün ,benimle ağladığın için,
"Seni seviyorum" dediğin için,
"Ben sana söylediğim !"lerini dilinin ucuna gelse de yuttuğun için ,
Üniversiteyi kazanıp uzaklara gittiğimde,gözyaşlarını gizlemeden beni özleyeceğini söylediğin için,
Eğitimin bütün kitli kapıları açacağını öğrettiğin için,
İhtiyacım olduğunda daima orada olduğun için,
Hiç bir şeyin kolay elde edilmeyeceğini,başarının çok çalışmak gerektirdiğini öğretiğin için,
Hayatın en güzel yıllarını bana adadığın için,
Bana sevgimi ifade etmeyi öğrettiğin için,
"Benim biricik annem sen olduğun için
TEŞEKKÜRLER..."
Ve hepsinden çok evrendeki" En iyi anne"olduğun için
TEŞEKKÜRLER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder