30 Haziran 2015 Salı

Çocuğa Saygı Göstermek


Çocuğa Saygı Göstermek

İlkokul yıllarında öğretmenimiz bir gün bize, "Çocuklar küçükler büyüklerine saygı göstermeli, peki büyükler küçüklere nasıl davranmalıdır." diye bir soru sormuştu. Sınıfça hep bir ağızdan "Büyükler küçüklere sevgi göstermeli" öğretmenim diye bağırmıştık. Öğretmenimiz "evet çocuklar fakat bu cevap eksik, zira büyüklerde de küçüklere saygı göstermelidirler" demişti. Çocuğun küçük olması onun düşünce, his ve isteklerinin küçümsenmesine neden olmamalıdır. Çocuklar his dünyasının zenginliği itibariyle, bizden kesinlikle geri değildir.

Günümüzde yaşanan çetin hayat şartlarında aileler günlük hayatlarında fazlasıyla sinirlidir. Büyükler çocuklara karşı davranışlarında pedagojinin ortaya koyduğu esaslara göre değil de, kendi iç dünyalarına, o anki ruh hallerine göre davranmaları; çocukları ikilemlere, çıkmazlara sokmaktadır. Bir gün çocuğun bütün isteklerine müsamayla bakıp, öbür gün kıpırdanmasına bile tahammül etmemek gibi tutarsız davranışlara, çocuğunuz çok sert tepki göstermiyorsa, şimdilik masum dünyasında anne-babanın her zaman doğru söyleyen ve davranan insanlar olduklarına inanmalarındandır.

Şimdilik tepkilerini içine gömen çocuk, ergenlik dönemi başladığında, düşünce ufku genişledikçe, böyle tutarsız davranışlara artık tahammül edemeyecek ve isyan bayrağını çekecektir. Depoladığı tepkiler birden patlak verince, sizde; "Bu sessiz, sakin, laf dinleyen çocuk durup dururken nasıl oldu da böyle değişti" diyerek şaşıracaksınız.

Bu konuda gerçek hayattan bir annenin ağzından bir hikaye aktarmak istiyorum;

"Kızım oldum olası hiç göze batmayan, sakin ve çekingen bir çocuktu. Şu son birkaç ay bazı değişiklikler hissettim. Hayattan bıkmış gibi bir hali vardı. Hiçbir şeyle özellikle de okul ödevleriyle ilgilenmiyordu. Bütün enerjisini yitirmiş gibiydi. Kızıma her zaman bakan çocuk doktoruna götürdüm. Ama hiç bir şey bulamadı. Bunun üzerine ben de okulun rehber öğretmeniyle görüştüm. Onlar da kızımın bu halinden ve özellikle can sıkıntısından dolayı tasalanıyorlardı. Bazı dostlarım ise bana endişelenmememi, kızın bu dönemi er geç atlatacağını söylüyorlardı.

Haklı olduklarını ümit etmekle birlikte kuşkulanıyordum. Derken günün birinde kızımın o tip bir kız olduğunu sanmıyordum, ama yine de odasını aradım ve maalesef bir miktar esrar buldum.

Olayı kızımla konuşmaya çalıştım. Odasını karıştırdığımı öğrenen kızım hayatında ilk kez bana bağırıp çağırmaya başladı. Odasını karıştırmaya hakkım olmadığını haykırıyordu. Bana bu biçim meydan okuyuşu karşısında adeta dehşete kapılmıştım. Bu olay kişiliğindeki değişmenin başlangıcı oldu. Şimdi her an kızgın, her şeye itiraz ediyor. Tahammülsüz bir çocuk oldu. Okuldaki en berbat gruplarla gezmeye gitmek istiyor. Kim bilir ne yaptıklarını düşündükçe de benim gözlerime uyku girmiyor. Artık o iğrenç arkadaşlarıyla birlikte evden uzaklaşmak dışında hiçbir şey istemiyor."

Evet trajik bir öykü bu. Toplumun içinde bu ve buna benzer olaylara, yakınmalara çok sık rastlamak mümkün günümüzde.

Ergenliğe kadar çocuğumuzun haklarına saygı gösterip meselelerinizi bir arkadaş gibi oturup konuştuğunuz oranda, ergenlik döneminde de o, size karşı saygıda kusur etmeyecektir. Aksi takdirde, bu dönemde çocuğun size itaat etmekten başka çaresi olmadığı için onu küçümser, hep kendi bildiğiniz gibi yaparsanız, yarın o itaatleri miktarınca asi olacaktır. Bundan sonrası ebeveyn için oldukça zordur. Çünkü büyükler çocuğa karşı tavır koydukça, o da artık büyükleri dinlemeyecek ve kendi bildiğine gidecektir.

Eğer ana-babasına olan saygısını da yitirirse yalnız korku yüzünden itaat edecek ve maalesef bu da çok kısa sürecektir. Nedense büyükler çocuklarıyla oturup meselelerini konuşarak, tartışarak halletme yoluna gitmeyip, çocuklarına karşı genellikle sert ve anlamsız bir otorite kurmak isterler ve çocuklarının kendilerinden korkmalarını arzu ederler. Fakat unutulmamalıdır ki, çocuk korkutularak tehditle yola getirilemez; sevgi, anlayış ve yumuşaklıkla eğitilebilir.

İnsanlara iş yaptırmanın bir tek yolu vardır; o da, o kişiden işi yapmasını istemek ve onun önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Bir çocuğu döverek yahut korkutarak ona istenen her işi yaptırabilirsiniz, fakat bütün bu kaba ve sert hareketlerin ileride son derece keskin tepkilerine hazır olmanız gerekir.

Çocuğunuza İkide Bir Nasihat Vermeyin!
Bazı gerçekleri anlatmak için uygun fırsatları kollayın!
Çocuğunuza olur olmaz her yerde, "bizim zamanımızda nerde böyle güzel kitaplar, dergiler;  bir çantamız dahi yoktu, eşyalarımızı bir torbaya doldurulur öyle okula giderdik;  düzgün bir ayakkabımız, ceketimiz bile yoktu," gibi eskiden yaşadığımız olumsuz şartları anlatıp kendilerine sağladığınız imkanları onların başına kakmayın. Bu söylenenler yaşanmış gerçekler olsa da genelde çocuklar eleştirdikleri, azarlandıkları zaman söylendiği için, çocuğun bir kulağından girer diğerinden çıkar.

Bunlar çocukla iyi bir iletişimde bulunulan anlarda söylenirse daha eğitici olur ve bu acı gerçekler çok ucuza satılmış olmaz. Ayrıca 13 yaşındaki çocuğunuzdan 30 yaşındaki bir insanın düşünce ve şuurunu bekliyorsunuz. Halbuki onda mantık değil, daha ziyade his hakimdir. Siz kendi kendinize "ben onlara bu kadar imkan sağlıyorum, bu kadar zorluklara katlanıyorum onun hiç umurunda değil" diye düşünerek, onu nankörlükle suçlarsınız. Fakat nasıl ki çiftçi diktiği bir ağaçtan hemen meyve vermesini beklemez.

Uzun süre onlarla uğraşır, sular, bakımlarını yapar, etraflarını açar ve nihayet yıllar sonra onlardan istifade etmeye başlar. Bir çocuk da sizin şimdi diktiğiniz bir tohum gibidir. Sizin ona sunduğunuz imkanları bugün değil yıllarca sonra, olgun bir insan olduğu zaman değerini anlayacaktır. O zaman, "Allah anne babamızdan razı olsun. Benim yetişmem için benden hiç bir şeyi esirgemediler. Kendileri yemedi içmediler bana yedirip içirdiler, her türlü imkanı bana sağlamaya çalıştılar " diyerek sizleri hayırla anacaklardır.

Ayrıca anne ve baba birbirini dikkate almalı. Çocuğun annesiyle bir problemi çıktığında babası onu müsait bir zamanda almalı ve dışarıda bir pastaneye, lokantaya vs. götürüp annesine nasıl davranması gerektiğini, annesinin kendisinin üzerine ne kadar titrediğini, anne kalbindeki o derin şefkati anlatmalı, oğlum eve gidince annenin elini öp, kendisinden özür dile, seni affetmesini rica et demeli.

Aynı şeyi anne, baba için yapmalı. Babasıyla bir problemi olduğunda çocuğu daha sonra bir kenara çekip babasının onların maddi ihtiyaçlarını temin etmek için nasıl uğraştığını, ne büyük fedakarlıklar yaptığını anlatmalı ve aralarını düzeltmeye çalışmalı. Yoksa ebeveyninden biriyle bozuştuğunda diğerinin hemen çocuğu savunması, desteklenmesi çocuğa kısa vadede faydalı gibi gözükse de, uzun vadede çocuğun kişiliğini olumsuz etkileyecek bir davranıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder