22 Temmuz 2015 Çarşamba

13 - 18 Yaş Dönemi

c) 13-18 YAŞ DÖNEMİ
Benlik ve özgür iradenin kendini ortaya koyduğu dönemdir.

BU DÖNEMİN KARAKTERİSTLİK ÖZELLİKLERİ

• Ben tek başıma ayakta durabilirim anlayışındadır.
Aşırı ben merkezci olmaya başlar. Kendisi ve çevresiyle ilgili tüm kararlarda, bağımsız ve özgür olmak ister. Giyeceğine, yiyeceğine, eve geliş gidiş zamanına başkalarının karışmasını istemez. Alabildiğine bağımsız ve özgür yaşamak için her türlü çabayı gösterirken ailenin ekonomik durumunu görmezlikten gelir. Gençler evden kopar ve çevresine yönelir. Gençler için evde oturmak onlara işkence gibidir. Spora ilgi artar.
• “Ben bireyim ve özgürüm” düşüncesi hakimdir ve özgürlükleri konusunda çok duyarlıdırlar. Bencilleşir, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendine tanınan hakları ise yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıkılığından hep yakınır durur. Anne babasının uyarılarına çabuk sinirlenir ve tepki gösterir, kabalaşır, ters cevaplar verir. “Bana karışamazsınız. Ben çocuk değilim” der. Onların duygularını, sevgilerini, ilgilerini gereksiz yere görür. Onların düşüncelerini eskimiş, zamanı geçmiş bulur. Onları beğenmez hatta alay eder.

• Çocuğun yaşamı boyunca en fazla ihtiyaç duyduğu şey; “kişisel mekanı ve eşyaları” olması ve bunlara saygı duyulmasıdır. Kişisel eşya ve mekanın sahiplenmede aşırı savunucu olur.

• Sağlıklı bir kimlik arama ve bulma dönemidir. Çok farklı kimlikler üzerinde deneme yapar. Sürekli kimlik ve model değiştirir. Ailesinden yeterince ilgi ve sevgi görmemesi ya da böyle olduğunu sanması onu başka gurupların, çevrelerin içine sürükler. Ailesi ve çevresiyle sağlıklı iletişim kuramayan genç bu gereksinimi doyuracak başka ilişkiler kurar. Ailenin, yakın çevrenin uzantısı olmaktan kurtulmak için genç değişim ve yeni iletişim kaynakları arar. İletişim yaptığı kaynak ve kişilerin özelliğine göre; giyinmesini oturmasını, yürümesini, çalışmasını amaçlarını, inançlarını, dünya görüşünü, düşüncelerini etkileyen iletiler alır. Gence her an değişik kaynaklardan gelen bu iletiler onun tarafından özdeşleştirilip kendisiyle bütünleştirilirse gencin kimliğini ve kişiliğini oluşturur.
• Özellikle çocuğa tek tip insan olma konusunda baskı uygulanmamalıdır.

• Arkadaşlarına karşı son derece vefakardır. Genellikle arkadaşlarıyla ve grupla kendilerini özdeş tutarlar. Gençlik çağında arkadaş grubunun genç üzerindeki etkisi gencin içinde bulunduğu bütün diğer gruplardan daha önde gelir. Evde anne-babasından anlayış göremeyen, onlarla çatışma içinde olan genç evde bulamadığı güveni arkadaş çevresinde arar. Onlara daha çok bağlanır ve benimser. Onlardan aykırı kalmamak için kendisine aykırı gelen düşünce, tutum, davranış ve eylemleri bile benimser. Kendilerine sırdaş ve dert ortağı ararlar. ( Günlük tutma bu dönemde yaygındır.) Argo konuşur. Arkadaş gurubundan ayrı düşmekten korkar. Evde arkadaşlarının eleştirilmesine kızar.

• Çocuk kendi bağımsızlığını keşfetmeye başlar. Ailelerinde bağımsız olarak duygu ve düşüncelerini ifade etmeye ve tanımlamaya başlarlar.

• Bu dönemde çocuklar her şeyi izlemeye ve incelemeye meraklıdırlar. Onlar için tartışılmayacak kutsal hiçbir şey yoktur.

• Kullandıkları dil ideal dünyaların dili (özlemlerin ve pembe dünyaların) ve kavramlarıdır. Romantizm çağıdır. Özellikle kendi idealleri hakkında romantik filimler kurgularlar.

• Korku film ve kitaplarından ayrıca olayların karanlık ve bilinmeyen yüzlerini ortaya çıkarıcı film ve kitaplardan çok hoşlanırlar.

• Bu dönemin çocukları kendi bedenleri ve fiziksel ihtiyaçları hakkında çok çekingendirler. Bedensel gelişimin ardından ortaya çıkan zayıflık, şişmanlık, uzun boy, kısa boy gibi unsurlar problem olmaya başlamıştır. Kişisel kusurlarının yüzlerine vurulmasına karşı toleransları yoktur. Bunu kabullenemezler. Bu dönemde çocuklarınızdan beklenmeyen davranışları bekleyin.

• Bu dönemin en tipik sorusu “Ben kimim?” sorusudur. Bu sorusunu cevaplamasını sağlayacak ortam ve arkadaşlar temin edilmelidir. Bu dönemde genç, toplum içinde kendini aramaya, kişilik sınırlarını belirlemeye başlar. Kim olduğunu, ne olacağını, toplumdaki yerinin neresi olduğunu bulmaya çalışır. Bilinçli ve bilinçsiz olarak kişiliğini oluşturur.

Bu dönemde çocukluk duygusu ve psikolojisi silinmeli. Artık onun anne babadan ayrı bir birey olduğu kabul edilmeli ve gençte birey duygusu geliştirilmelidir. Anne babanın çocuğunu “ileride onun kendi hayatının sorumluluğunu alabilecek yeterliliğe” ulaştırması ve “kendi ayakları üzerinde durabilen bir insan” haline getirmesi çok önemlidir. Eğer genç bu nitelikte yetiştirilemezse ileride sosyal hayata uyum problemleriyle karşı karşıya gelecektir. Genç ailesinden ve büyüklerinden farklı olarak “kimliğini” ve “bireysel farklılığını” tanımlayıp ve ortaya koyabilmelidir. Farklı bir kimlik olarak gencin kendini keşfetmesi gerekir. Kimliğini tanımlamada ailesi ona yardımcı olmalıdır. Bu dönemde gence özgürlük verilmesi birey sorumluluğu kazanması adına çok önemlidir. Ancak sorumluluk duygusundan uzak sınırsız bir özgürlük tehlike oluşturabilir. Gencin sorumluluğu ölçüsünde özgürlüğü, özgürlüğü ölçüsünde sorumluluğu olmalıdır. Bu denemde gence sorumluluğun ve özgürlüğün iç içe geçmiş iki değer olduğu çok iyi benimsetilmelidir.

Onun özgür olmasını, farklı bir birey olarak hareket etmesini istediğimizi ifade etmeliyiz. “Senin daha fazla özgür olmanı ben de isterim” demeli ve ona hangi alanda bağımsızlığının sorumluluğunu alacağını sormalıdır. Bu konuşulmalı ve belirlenmelidir. Örneğin;
- “Akşam arkadaşlarınla çıkabilirsin (özgürlük verme).
Sorumluluğu ne olacak bu belirlenmeli;
• Akşam saat 22.30’da gelmeli
• Ailemizi küçük düşürücü bir davranış içine girmemeli. Bir önceki dönemde (9-12 yaş) eğer aile bilinci çocuğa kazandırılmışsa ailesini küçük düşürücü davranmama sorumluluğunu da genç çok rahat taşıyabilecektir.
• Başını belaya sokmamalı gibi.

Bu dönemde gencin gelişiminin sağlıklı olabilmesi için ailenin yapması gereken; önce gence güven duyma sonra onun davranışlarını gözlemleme ve sınamadır. Eğer özgürlüğünü sorumsuzca kullanıyorsa, davranışlarında problemler varsa ona güvendiğimizi gösterdiğimiz için avantaj bizdedir; onunla daha rahat konuşabilir ve sorular sorarak yaptıklarını kendine çözümletebiliriz.

Kişisel bütünlük ( söz – davranış bütünlüğü ) bu dönemde mutlaka gence verilmelidir. Çünkü “kişisel bütünlüğü” gelişmemiş bir bireyin sorumluluk taşıyabilmesı de çok güçtür. Ailelerin bilmesi gereken bir gerçek vardır ki; o da “sahip olmadığınız şeyi veremeyeceğiniz” gerçeğidir. Önce anne babalar kendileri “kişisel bütünlük” anlayışına sahip olmalı ve gençlere bu konuda örnek olmalıdırlar. Bu dönemde okulda verilecek eğitim de gençte “kişisel bütünlük” hissine geliştirici nitelikte olmalıdır.

Bu dönem “ben tek başıma ayakta durabilirim” duygu ve düşüncesinin oluşum dönemidir. Bunun için; gencin tek başına hayatta bir şeyler yapabileceği, ayakta kalabileceği ve dünyada kendini kendi olarak ifade edebileceği duygusu, düşüncesi ve güveni ona kazandırılmalıdır. Bu duygunun gelişmesi için genç desteklenmeli, bir şeyler başarabileceği ortamlar oluşturulmalıdır.

Bu dönemde göz ardı edilmemesi gereken bir başka vazife de gence “gücün tattırılması”dır. Genç gücü tanımalı ve tanımlamalıdır. Kendinden kaynaklanan (fiziksel, zihinsel, ruhsal) gücün, ailesinden ve arkadaşlarından kaynaklanan sosyal gücünün farkında olmalı; “elindeki gücü “ yapıcı bir şekilde kullanma sorumluluğu taşımayı bilmelidir. Eğer bu dönemde bunu gence veremezsek ileride eline geçireceği gücü sorumsuzca kullanan, topluma zarar veren, insanları ezen ve sömüren gençler oluşturmuş oluruz.
Hayatımda yaşadığım en ilginç “güç kullanım” olayını sizlerle paylaşıyorum;
Ekonomik durumları çok iyi olan bir öğrencim vardı. Zannediyorum üç benzinlikleri ve bir de nakliye firmaları vardı. Oldukça hırslı ve yenilgiyi kabul etmeyen bir yapıdaydı. Okulda bir futbol maçı sırasında hakemlik yapan matematik öğretmenin onu kırmızı kartla oyundan atması onu deliye döndürmüştü. Hiç de hoş olmayan bir tartışma ortamından sonra oradan uzaklaştırıldı. Olaydan bir saat sonra plakasız bir araba ve tipleri hiç de güven telkin etmeyen insanlar okula geldiler ve matematik öğretmenini görmek istediklerini ifade ettiler. Maçtaki kırmızı kartı haksızlık olarak değerlendiren genç, matematik öğretmenine ders versinler diye adam getirtmişti. Adamlarla konuştuk onları ikna edip zor da olsa gönderdik. Elindeki gücün farkına varan ve bunu nasıl kullanması gerektiği öğretilmemiş bir gencin hikayesiydi bu. Elindi gücü sorumsuzca kullanan genç kadar bunu nasıl kullanması gerektiğini öğretmeyen aile de suçlu değil mi sizce ?

BU DÖNEMİN DİLİ



İdeallerin dilidir. Gence idealler bu dönemde verilmelidir. Onunla idealler dünyasının dili ve kavramlarıyla konuşulmalıdır. Bu dönemde genç idealist düşünür ve bütün dünyayı idealistlik bakış açısından “romantik gözlerle” algılar. “Dünyanın nasıl olması gerektiği” konusuyla daha çok ilgilenir. Olandan ziyade olması gerekene odaklanır. Realistlikten uzak bir idealistlik içindedir. Bu dönemde gence ideallerini ifade etme ve gerçekleştirme imkanı tanınmalıdır. İdeallerini test edecekleri durumlar ve pozisyonlar oluşturulmalıdır. Eğer bu ortam gence aile, okul ya da toplum tarafından hazırlanırsa gencin psiko-sosyal gelişiminde müthiş bir inkişaf ve gelişim olur.

BU DÖNEMDE İLETİŞİM KURMA YOLU

Kesinlikle nasihat etme değil, çok soru sormaktır. Bu dönemde kesinlikle onlara konferans vermeyin. “Ben sizin zamanınızdayken...” li cümlelerle konuşmayın. Yapmanız gereken; onların ne düşündüğünü, nasıl düşündüğünü ve dünyayı nasıl algıladıklarını öğrenmeye yönelik sorular sormanız, onu anlamaya çalışmanız ve onunla açık iletişim kurmanızdır. Eğer onu yargılar, yıkıcı şekilde eleştirir ve alaya alırsanız aranızdaki bağları koparmış olursunuz. Müzik tercihi de genellikle onun “kimliğinin” bir ifade biçimidir. Onu saçma bulmamalı, anlamaya çalışmalısınız. Diyelim ki; sizin oğlunuz Müslüm Gürses’ i dinliyor. Ona:
-“Vay jiletçi vay” diyerek dalga geçme yerine, ondan ne anladığını ve ne bulduğunu sormanız ve gerekirse siz de dinleyerek onu anlamaya çalışmanız en tutarlı davranış şekli olacaktır.

BU DÖNEMDE GENÇ İÇİN EN ÖNEMLİ TEMEL GIDA




 Gence saygı gösterme, ona son derece hassas davranmadır. Anne babanın gencin ihtiyaçlarına duyarlılık göstermesi çok önemlidir. Bu dönemde gencin “kendini ortaya çıkarma” ve “kimliğini bulma” çabalarını kırmamak çok önemlidir. Genç bu dönemde kimlik arama yolculuğuna devam ederken Onun o anda “kim olduğunu tanımladığı” mevcut kimliğine saygı göstermek yapılacak en sağlıklı tutumdur. Bu dönemde genç farklı kişilikler üzerinde deneme ve inceleme yapacak, kendine en uygun kimliği bulmaya çalışacaktır. Bu arayışa mutlaka saygı gösterin. Bu dönem geçiş dönemi olduğu için onun kimlik arayışını yargılamayın ve bu durumuyla dalga geçmeyin. Eğer onu eleştirir ve onunla dalga geçerseniz; eleştirdiğiniz ve dalga geçtiğiniz kimliğine inadına sahip çıkar ve bu istemediğiniz kimlik onda çimento gibi tutmaya başlar. Böyle yaparak gencin yeni arayışlara girmesini engellemiş olursunuz.

Ayrıca bu dönemde çocuğunuzun arkadaşlarına saygı göstermeniz de çok önemlidir. Bu dönemde gençler çok hızlı şekilde arkadaş grupları değiştirirler. Aile haklı olarak bundan tedirginlik duyar. En büyük yanlış ailenin uygun görmediği arkadaşından genci ayırma çabasıdır. Bu onları birbirine daha fazla bağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca bu tutum onu yalan söylemeye itebilir. Onunla görüşmeye devam etse bile görüşmediğini ifade etme yoluna gidebilir. Böylece bu dönemde kazandırılacak olan “kişisel bütünlüğün” (söz-davranış tutarlılığının) gençte gelişmesini biz engellemiş oluruz.

Arkadaşlıklar konusunda baskıyla bu dönemde başarılı olunmayacağını görmemiz adına yaşadığımız bir olayı aktarıyorum:

Aileleri ve okulu istememesine rağmen iki kız çok iyi arkadaştılar. Ne öğretmenlerin ne de ailenin baskısı onları ayıramıyordu. Onlar dışarıya karşı iyice kapanmış tüm güçleriyle direniyorlardı. Her yerde;
- “Bizi iki yıldır kimse ayıramadı” diye hava bile atıyorlardı.
Aileler ve okul artık onları ayıramayacağını fark etmiş ve onları kendi haline bırakmıştı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Bu iki kız bir sebepten dolayı ayrıldılar. Okul ve ailenin başaramadığını onlar başarmıştı!

BU DÖNEMDE GENCİN İHTİYACI OLAN İKİNCİL GIDALAR

- Başarılı olabileceği alan içinde çocuğa verilecek fırsatlardır. Kabiliyetleri dışında onu zorlamamaktır. Eğer genç buna zorlanır ve başarısız olursa bu durum onda hayal kırıklığı oluşturur.
- İdealler verilmelidir. Bu dönemde ona sorular sorularak ideallerini tanımlaması sağlanmalıdır.
- Arkadaşlık ihtiyacı
- Sorumlulukla bağlantılı bir özgürlük alanı verilmelidir.
- Gencin kendine ait bir odası olmalıdır. Çocuğun kimliğinin sağlıklı gelişmesinde “kişisel mekan” çok önemlidir. Gencin bu mekanı o dönemdeki kimlik arayışıyla uyumlu poster ve sembollerle süslemesine izin verilmelidir. Odasına saygının göstergesi olarak kapısı çalınmadan girmemelidir. Eşyalarını da kesinlikle izinsiz kurcalamamak gerekir. Eşyaları izinsiz kurcalanan bir genç kızın neler hissettiğini sislerle paylaşmak istiyorum:
Bir öğrencim düzenli olarak günlük tutuyordu. Ve ailesinin onun günlüğünü okumaya çalıştığından ve sürekli günlüğünü onlardan sakladığından bahsediyordu. Bir gün kızgın bir şekilde yanıma geldi. Ne olduğunu sorduğumda;
- “Hocam ailesinin günlüğünü bulmuş ve okumuş” dedi. Onlara karşı müthiş bir öfke taşıyordu.
- “Benim eşyalarımı benden izinsiz kurcalamaları doğru mu?” diye bana soruyordu. Ve günlüğüne bir daha yazı yazmama kararı aldı. Son yazısını ise yazdığı günlüğüne yönelikti ve şöyle yazmıştı: “Sen benim en yakın dostum ve dert ortağımsın seninle benim arama girenler var. Hiç istemiyorum ama onlar yüzünden seni terk etmek zorundayım. Üzgünüm. Bir daha seninle duygu ve düşüncemi paylaşamayacağım için beni affet.” B........
- Risk alıcı, heyecan ve korku verici, maceracı aktiviteler. Bu aktiviteleri, gence dengeli olarak sağlamalısınız. Kendi başına bunları gerçekleştirme yoluna giderse hiç de iyi şeyler olmayabilir.

BU DÖNEMDEKİ ÇOCUK İÇİN ZEHİRLİ GIDALAR

• Çocuğu ahmak yerine koyma ve olumsuz eleştiri.
• Onu suçlama ve hakaret etme
• Onu rencide etme, mahcup etme, gülünç duruma sokma, küçük düşürme.
• Yıkıcı sözler söyleme;
- “Seninki de zevk mi?”
- “Bu film izlenir mi? “
- “Buna para verilir mi?”
- “Sen zaten neyi doğru düzgün yaptın ki?” gibi.
Bu tip davranışlar çocukta özgüveni tahrip eder. Aileye karşı isyan duyguları oluşturur. Ona güven duymayan ailesinden uzaklaşır ve kendini ifade edebildiği başka ortam ve çevreler arar ve gizli gizli oralarda zaman geçirmeye başlar.
• “Söylediğimi yap, yaptığımı yapma” anlayışı; bu dönemde genç için referans değer olur. Ve bunu kullanır.

Sonuç olarak bu dönemdeki çocuklar emniyetli bir mekana, sevgiye ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Başarısız olduklarında desteklenmeli. Başarılarında da sevinildiği ifade edilmelidir.
Bu dönemdeki psiko-sosyal olgunlaşmanın işaretleri fiziksel ergenliğe geçişin işaretlerinden bağımsızdır. Çocuk biyolojik olarak ergen olmasına rağmen Psiko-sosyal olarak benlik ve özgür iradesini geliştirememiş olabilir. Bu dönemlerin her birisinin sağlıklı bir şekilde yaşanmasıyla birlikte “çocuğumuzun dengeli gelişimini” sağlayabileceğimiz akıldan çıkarılmamalı ve her bir dönemde anne baba olarak üzerimize düşen vazife neyse eksiksiz bir şekilde yerine getirilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder