5 Temmuz 2015 Pazar

Çocuğunuz Sosyalleşiyor



Çocuk Yavaş Yavaş Kendi Başına Yaşayabilmeyi Öğrenmeli
 
Ebeveyn olarak, çocuğun yavaş yavaş bağımsız olma hakkını bilmezlikten gelirsek iki ihtimalden biri gerçekleşecektir; çocuk ya bize aşırı derecede bağımlı fazlaca uysal olacak. Bu dünyada nasıl yaşayacağını öğrenemeyecektir. O zaman güçlü ve otoriter kişilere ya da kötü niyetli insan ya da gruplara kolay bir av olacaktır. Veya yaşı ilerledikçe onunla aramızdaki bağ bozulur, çocuk bizden uzaklaşmaya başlar. Bu durumda da ona yapacağımıza daha fazla direnç gösterir.

Çocuğunuz Rahat Arkadaş Edinebiliyor mu?
 
Çocuğun yetişkinlik dönemlerinde, mesleğinden aile yuvasından ve toplumdaki hayatından zevk alması ve mutlu olması her şeyden önce küçüklüğünde yaşadığı hayat ve arkadaşları arasında benimsediği tutuma bağlıdır.
Çocuğunuz arkadaş edinemiyorsa arkadaşlarını evinize davet ederek, onlara sıcak ilgi göstererek pikniğe ya da başka şekilde gezmeye giderken onları da çağırarak ona destek olabilirsiniz. Ayrıca arkadaşlarının anneleriyle tanışıp iyi bir diyalog kurarak çocuklarınızın dostluğunu böyle pekiştirebilirsiniz.

 Şımarık Çocuklar Hayatta Hiçbir Şey Beceremezler
 
Şımarık çocuklar, aşırı derecede yumuşak ve çok müsamahalı bir aile çevresi içinde yetişirler. Öyle anne-babalar vardır ki çocuklarının her istediklerini derhal yerine getirmek için etraflarında pervane gibi dönerler, kendilerini çocuklarının emrine vakfetmiş gibidirler. Bunu bir anne-babalık icabı telakki ederler. Onlar hiçbir zorlukla mücadele mecburiyetinde kalmazlar. Mesela yaşları ilerlemiş olmasına rağmen onların kendi kendilerine yıkanmalarına, giyinmelerine fırsat verilmez.

Etrafındakiler tıpkı bir bebek gibi onları yıkarlar, giydirirler. Kendi elleriyle beslerler, onların dağıttıklarını toplarlar, çantasının, odasındaki kitaplığını, yatağını düzeltirler. Bu şekilde alıştırılan çocuklar artık her şeyi etrafındaki yetişkinden bekleyen, büyüklerin yardımı olmadan yaşayamayan birer insan olurlar. Anne babalara büyük bir sevginin ve şefkatin icabı gibi görünse de, şımartıcı bir terbiye yanlış bir terbiyedir. Bu yanlışlığa düşmemelerini bütün anne-babalara tavsiye ederiz. Anne çocuğun isteklerine ne kadar fazla boyun eğerse çocuk o kadar şeyi kabul ettirmeye çalışır. Şımarık çocuklar, isteklerinin yerine getirilmesi için çevrelerini türlü yollarla baskı altına alan ve isteklerinin sınırı olmayan çocuklardır.
Bunların istekleri makul bir ihtiyaca dayanmaz. Akıllarına gelen her şeyi isterler. Şımarık çocuk, hiçbir zaman, hatta kendi evinde bile mutlu olmaz. İlerde dış dünyayla temasa geçtiği zaman insanlardan büyük darbeler yer. Bencilliği yüzünden kimse onla arkadaşlık yapmaz, böylece ya ömrü boyunca sevilmeyen bir insan olur ya da kendisini sevdirmesini acı tecrübeler geçirerek öğrenir.

Mutlu Bir Hayat İçin Zengin Olmak Mı Gerekiyor?

Bazı aileler maddi imkanlarının yetmediğinden çocuklarını tam mutlu edemediklerinden yakınırlar. Daha çok kazansak evimizde daha sıcak bir hava oluşturabiliriz diye düşünürler. Bu konuyla ilgili hayatın içinden canlı bir tablo aktarmak istiyorum size.

Bir genç anlatıyor;
“Lisede başarılı bir öğrenciydim. Annem ev kadını, babam inşaat mühendisi idi. Çok mutlu bir aile hayatımız vardı. Ekonomik olarak dar gelirin biraz üzerinde bir aileydik. Ailece büyük maddi hırslarımız, beklentilerimiz de yoktu. Ama aile içindeki o sevgi dolu hava o kadar güzeldi ki akşamları annem mutlaka okul dönüşü evde olur, benim için kahvaltı nevinden hafif yiyecekler hazırlardı. Onları iştahla yedikten sonra ders çalışmaya otururdum. Ben anlayış ve sevgi açısından şansımın farkındayım. Bir gün sonra bu şansı çok daha iyi anlayabileceğim bir şey oldu. Bizim sınıfta çok zengin oldukları bilinen bir arkadaşım vardı. O kadar çeşitli giyinir ve zengin olduğu her halinden o kadar belli ki, çoğumuz zaman zaman ona özenirdik.
Bir gün okul çıkışında bu arkadaşım beraber matematik çalışmak için benimle birlikte bize geldi. Annem her zamanki gibi bizi neşeyle karşıladı. Hava çok soğuktu. Sobanın üzerinde daima dumanları tüten bir çaydanlığımız ve kızarmış ekmekler olurdu. Sıcak ekmekleri buradan alır, annemin yaptığı ev reçelleri ve tereyağıyla afiyetle yerdik. O akşamda arkadaşımla birlikte kahvaltı yaptık. Sonra ders çalışmaya oturduk. Bir ara arkadaşım gözleri dolu dolu, “Bu evin sıcaklığı ne kadar mutlu ediyor insanı “ dedi.
Ben eve gittiğimde, beni hizmetçi karşılar, annem mutlaka bir kabul günündedir. Tek başıma mutfakta bir bardak süt içerim o kadar. Burada ne kadar büyük bir iştahla kahvaltı ettim. Şu çaydanlık ve tüten buharlar ne kadar sıcak bir bilsen. İnsanın yalnız olmadığını simgeliyor sanki. Hele annenin şu ekmekleri kızartıp bizim yememizi seyretmesi ne kadar güzel. Öyle mutlu oldum ki burada dedi.
Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Herkesin yaşantısına özlem duyduğu arkadaşım benim evimdeki sıcacık ortamdan etkilenmişti. Dostlukla, sevgiyle kucakladım onu. İnsanın sevgiyi duyabilen arkadaşları olması ne güzel bir şeydi. Küçük bir çocuk için sevgi dolu bir aile ortamının önemini, buharı tüten çaydanlığımızı görünce özlemle ağlayan arkadaşım bana çok iyi öğretmişti.”


Nezaket, Zerafet, Hürmet

Çocuklarımızın, her şey den önce; başka insanlara olan münasebetlerinde nezakete ve zerafete dikkat etmeğe alışmaları gerekir. İnsanlar arasında iletişim konuşmayla kurulduğuna göre çocuklarımız öncelikle konuşmalarında nazik ve zarif olmalıdırlar. Okula yeni başlayan çocuklar okula önceden içinde yetiştikleri çevrenin kendi konuşma dillerine yaptığı tesirlerle ve kazandığı alışkanlıklarla başlayacaklardır. Öğretmen çocukların ne kadar eksikliklerini tamamlamaya çalışsa da ailede kazanılan ilk köklü alışkanlıklar ve noksanlıkları düzeltmek çok zor olmaktadır.

Nezaket sadece bir takım nezaket sözleri öğrenmekle olmaz. En önemlisi ise ona yakınlarını sevmesini öğretmektir. Bunu yapamazsanız bir takım suni “kibarlık cümleleri” öğretmeniz zor olacaktır. Ayrıca çocuğun yabancılar karşısında sıkılmasını önleyin. Adetimizdir, çocuklarımızı hiç hazırlıksız oldukları bir zamanda aniden büyüklerin meydana getirdiği bir grubun içine sokar, onu konuşturmaya çalışırız. Çocuk üç-dört yaşına gelmeden, onu büyükler arasında konuşmanın merkezi haline getirmektense, konuşma dışında bırakmak yerinde olur. Çünkü; bu yaştaki çocuk bir yabancıyı gördüğünde onun hakkında bir yargıya varabilmek için zamana muhtaçtır. Çocuğu kendi başına bırakırsanız, az sonra kendiliğinden lafa karışacaktır.

Aile içinde herkesin birbirine terbiye dahilinde davranması şarttır. Çocuk etrafındakilere göre nezaket kavramını edinir. Ailenin öteki üyelerinin “teşekkür ederim” dediklerini ve içten müteşekkir davrandıklarını gördükçe o da teşekkür etmesini öğrenir. Ayrıca çocuğa terbiye dersini vermek istiyorsanız bunu baş başa kaldığınız zaman yapın. Başkalarının geldiğinde “oğlum misafirlere hoş geldin dedin mi?”, “Amcanın elini öpsene”, “Abine neden teşekkür etmedin?” gibi sözlerle misafirlerin yanında ikaz edilen çocuk mahcup olur.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder