23 Temmuz 2015 Perşembe

Çocuğunuz Ve Siz

ÇOCUĞUNUZU TANIYOR MUSUNUZ?

 Okul çağı çocuğun ailesinden çıkıp dış dünyaya açıldığı; toplumsal çevreye iyice karıştığı bir dönemdir. Bu dönem ergenliğin başlangıcı sayılan 11-12 yaşlarında sona erer. Bu dönemde çocukta cinsel kimlik belirlenmiştir. Kızlar kız olma erkekler erkek olma özelliklerini almışlardır. Çocukta iyi ile kötüyü birbirinden ayırma söz konusudur. Çocuğun bağımlılığı azalmış, artık anne yavaş yavaş eksen olmaktan çıkmıştır. Bu dönemde oyunlar devam eder. Çocuklar oldukça canlı ve hareketlidirler. Birbirleri ile sürekli yarış içindedirler. Filmlerden özenip kendi başlarına çeteler kurarlar, oyun diye kavgalara girişirler. Kısaca bu dönem beceri duygusunun geliştiği dönemdir. Pul biriktirme, oyuncakları bozma ve tamir etmeye çalışma, evdeki aletlere ilgi duyma.... gibi davranışlar görülür.
Çocuklar başarma zevkini tattıkları zaman kendisini işe yarar bir varlık olarak görür. Övülmek, kabul edilmek ve beğenilmek çocuklara mutluluk verir. Eğer çocuk başarısızsa ve başarısızlığı sürekli yüzüne vurulmuşsa çocukta aşağılık duyguları oluşur. Kendisini yetersiz, değersiz bir birey olarak algılar. Arkadaşları içinde de bu duygular belirir ve çocuk içe kapanır.

AİLE

Aile çocuğa ne sağlar?
TEMEL GEREKSİNİMLARİ: Beslenme, barınma, korunma, sevilme, eğitilme. Temel gereksinimleri karşılanan çocuk sağlıklı çocuktur.(gerek fiziksel, gerek ruhsal yönden)
Çocuk keskin bir gözlemcidir. Anne baba ilişkilerini, kardeşleri ile olan
ilişkilerini tüm yönleri ile gözden geçirir. Bunlardan sonuçlar çıkarır ve duruma ilişkin tepkilerde bulunur. Bu nedenle eşler arasındaki uyumlu sıcak ilişkiler çocuk üzerinde çok etkilidir. Gergin ve sürtüşmeli ilişkiler çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesini engeller. Eşler arasındaki geçim ya da geçimsizliğin çocuğa yansıması oldukça etkilidir. Tabii aile içindeki olumsuz yaşantılar çocukta olumsuz kişilik oluşumuna ya da olumsuz davranışlara neden olacaktır. Özellikle çocukların kişilik gelişiminde önemli bir nokta da anne baba tutumlarıdır. Buna geçmeden önce evdeki ilişkilerdeki düzensizlik, eşler arasındaki kavga ya da tartışmaların aşırı durumu çocuğu zedeler. Bu nedenle mümkün olduğunca evdeki tartışmaların çocuğa yansıtılmaması gerekir ya da yapıcı tartışmalar yapılmalıdır.

AİLENİN KİŞİLİK GELİŞİMİNDE ETKİLERİ

Olumlu olumsuz anne baba tutumları ve çocuğa etkisi:

1) Baskıcı ve kabul edici tutum:
Bu tür anne ve babalar çocuğun sosyal yaşantısını kontrol altına alırlar. Oyun arkadaşlarına ve seçimlerine hep müdahale ederler. Bu tür çocuklarda:
-Gelişim geriliği
-Uyumsuzluk
-Anne babaya aşırı bağımlılık
-Aşağılık duygusu
-Korkular oluşur.

Kimi hırslı anne ve babalar çocukların yetersizliklerini hoş görmezler. Yeteneklerini ve kapasitelerini zorlamaya çalışırlar. Yetenek ve kapasitelerinin üzerinde başarı beklerler. Bu durumda çocuklar aşırı gayretli ve hırslı olurlar. Küçük başarısızlıklar altında ezilirler. Bu durumda yine aşağılık duyguları ve başarısızlık korkuları oluşur.

2) Baskıcı ve reddedici tutum:
Bu tür anne ve babalar ilgisiz sevgisiz, dayak atma suretiyle reddedici tutum içine girerler. Çocuğa bağımsızlık vermezler. Aşırı yasaklar koyarlar, aşırı koruyucu davranışlarda bulunurlar. Buna karşılık çocuklarda:
-Hırsızlık
-Yalancılık
-Utangaçlık gibi durumlar görülebilir.

3) Reddedici tutum:
Bu tür anne ve babalar çocuklarına karşı ilgisiz ve ihmalcidirler. Gevşek ve tutarsız disiplin uygularlar. Çocuklarını kendi hallerinde bırakırlar. Bu durumda çocuklarda :
-Otoriteye karşı gelmek
-Kötü, olumsuz davranışlarda bulunma gibi dikkât çekmeye yönelik davranışlar görülür.

4) Tabii ve kabul edici tutum:
Bu tür davranışlarda bulunan anne ve babalar çocuklarının olmayacak isteklerini kabul ederler. Çocuklarının kusurlarını görmezden gelirler. Başarılarını sürekli överler. Kısacası çocuklarını şımartırlar. Şımartılmış çocuklarda:
-Sinirlilik
-Uykusuzluk
-Tırnak yeme
-Yatağını ıslatma
-Duygusal açıdan gelişememe sonucu bebeksi davranışlar görülür.
-Paylaşmaktan hoşlanmazlar, öfke nöbetleri, ağlama, hastalık numaraları görülür.
-İşte bu yollarla istediklerini elde etme çabasına girerler.

5) Demokratik tutum:
Çocuklara şartsız sevgi gösterilmelidir. Onların kişiliklerine ve bağımsızlıklarına saygı göstermek gerekir. Normal başarı beklemek sureti ile çocukları kabul etmek gerekir. Demokratik anne ve babalar çocukları ile dürüst ilişki içindedir. Onlara sorumluluk verirler. Şefkatli ve tutarlı bir disiplin anlayışları vardır. Bu durumda çocukların kendilerine güveni artar ve daha gerçekçi olurlar. Burada disiplindeki amaç çocuğa davranışlarının düzenlenmesini sağlayarak kendi kendisini yönetme yeteneğini kazandırmak olmalıdır. Bir başka değişle çocuk doğru olanla olmayanı ayırdetmesini öğrenmelidir. Çocuk eğitiminde hiçbir zaman ceza korku aracı olarak kullanılmamalıdır. Etkili ceza yöntemleri uygulanabilir. Ödülle dengeli olmalıdır. Anne baba çocuk arasında güven anlayış olmalıdır.

“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.”

ARKADAŞLIK
Arkadaş ilişkileri çocuğun evde karşılanmayan en önemli gereksinimlerinden birisidir. Arkadaş edinmek, bu ilişkiyi sürdürmek büyük bir olgunluk istiyor. Bu nedenle bir kimsenin ruhsal olgunluğu arkadaşlarına bakarak saptanabilir. Gerçekten çocukluğun en ağır ruhsal bozukluk diyebileceğimiz içe-kapanıklıkta en önemli faktör çocuğun arkadaş ortamına karışmaması, arkadaşsız olmasıdır.
Kimi aileler çocuklarının yaşıtları ile oynamasını istemez, bunu engeller. Çocuğuna ham ana hem baba hem arkadaş olma düşüncesine girerler. Çocuğunu gezdirir, onunla oynar. Bu yanlıştır. Çünkü çocuk gerek okul ortamında gerek diğer sosyal çevrelerde arkadaşlıklar kuramaz yine eve döner ve içe kapanır. Böyle ana babalar çocuğunun dışarıda çocuğunun kötü şeyler öğreneceğinden, düşüp yaralanacaklarından korkarlar ve sürekli çocuklarına müdahale ederler.
Kimi ana babalar da çocuklarının arkadaş ilişkilerini engellemezler. Ancak her adım başı karışır. Kiminle oynayıp oynamayacaklarına karışır. Bu tür çocuklarda daha sonraki dönemlerde arkadaşlık kurmada güçlük çekerler. Bu çocuklar hep başkalarına göre hareket ederler, pasif ve kendilerine güvensiz olurlar.
Saldırgan eğilimli çocuklar da sürekli arkadaşları ile çekişme içine girerler. Bencil olurlar.
Cinsel kimliğini kazanmakta güçlük çeken bir erkek çocuk ya hep kız çocukları ile ya da kendi yaşından küçüklerle oynamayı tercih eder.
Dolayısıyla ana babaya düşen görev eğer gerçekten çocuklarını iyi eğitmişlerse çocuğunun kötü arkadaşlarla birlikte olacağından endişe duymamalıdırlar. Bir bakıma arkadaşsızlık kötü arkadaş edinmekten daha kötüdür. Eğer çocuğun arkadaşlığında aksamalar görülüyorsa arkadaşların aşırı bağımlıysa problem ev içindeki bir eksiklikten kaynaklanıyor demektir. Sonuçta çocuğun arkadaş seçimi yine anne baba denetiminde olmalıdır. Ancak bu durum çocuğa sezdirilmemelidir. Zaten başarılı, iyi eğitim almış çocuklar daha kendine güvenli, daha dışa dönük ve arkadaş ilişkilerini dengelemiş olur.

ETKİLİ ÇALIŞMA DAVRANIŞININ KAZANDIRILMASI

BAŞARISIZLIK NEDENLERİ:


-Nasıl çalışacağını bilememe:
Çocuk derse motive olamamıştır. Kitaplarını defterlerini kullanmasını
bilmiyordur ya da ödevlerini yapamıyordur. Ev ödevleri çocukların en önemli
sorumluluklarıdır. Çocuğa bağımsız olma becerisini kazandırır.
-Öğrenme sorunları:
Kimi çocuk daha ağır daha geç ve güç öğrenir.

-Psikolojik problemler:
Nasıl önlenir:
-Uygun çalışma ortamını sağlamak
§Çalışma odası ya da köşesi
§Düzenli bir ortam
§Sessiz bir ortam
§Işık düzeni
§Programlı çalışma ( kimi çocuklar günün belli saatlerinde daha verimli olurlar. Bu zaman saptanarak çalışma saatleri belirlenmelidir. Bu çalışma saatleri arasında mutlaka 10-15 dakikalık dinlenme aralıkları konmalıdır. Ayrıca mevsimlere göre de ders başarısında düşmeler görülebiliyor.

-Öne çıkarılmış üstün olma duygusu:
Beceri duygusunun kazanıldığı dönemdir. Hiçbir öğrenci başarısız değildir. Her öğrencinin belli yetenekleri var. Öncelikle bu yetenekleri keşfetmek gerekiyor. En küçük başarılar bile desteklenmeli, yüceltilmelidir. Çocuk beceri duygusunu hissetmelidir.

-Öğrenmeye ve çalışmaya karşı olumlu bir tutum sergileme:
§Çocuklara karşı olumsuz ve suçlayıcı ifadelerden kaçınılmalıdır.
§“Boş laflarla sen çalışmazsın.”
§“Bunları kafana nasıl sokacağız?”
§“Anlamıyorsun, aptalsın!”.....
gibi sözler yanlıştır. Bunların yerine:
”Çok çalışman gerektiği anlaşılıyor” ya da “Yapacak çok şeyin olması çalışma azmini kırabilir.”gibi olumlu cümlelerin kurulması etkili olabilir.
§Ev ödevleri çocuklar için çok önemli bir sorumluluktur. Bu nedenle ev ödevi yaparken çocuklara yapılan aşırı yardım iyi değildir. Sadece yönlendirici olmakta fayda vardır. Çocuklara ev ödevlerini yapmaları için sürekli hatırlatma, azarlama yapılmamalıdır. Çocuklar ev ödevlerinin çok olmasından yakınabilirler. Bu şikayet kabul edilmeli, dinlenmeli ancak tartışılmamalıdır. Bu şikayetlere “anlıyorum senin için gerçekten zor geliyor.”denilebilir bu tür ifadeler çocuğu anladığımızı gösterir.
§Çocuklar mutlaka okumalıdır. Mutlaka başucunda kitaplar bulundurulmalıdır ve okumak çocuklara özendirilmelidir. Buradaki amaç çocukların duygu ve düşüncelerinin kolaylıkla ifadesini sağlamaktır.
§Ailenin kullandığı olumsuz ifadeler çocuğun çalışma azmini kırar.
§Kesinlikle çocuğun başarısı diğer çocuklarla kıyaslanmamalıdır.
§Ders çalışma alışkanlığının kazandırılmasında ödül yöntemi kullanılabilir. Ancak ödüller maddi olmaktan çok manevi olmalıdır.
§Her zaman yapıcı ifadeler kullanılmalıdır. “yapamayacağım” yerine “yapacağım” “başaramayacağım” yerine “başaracağım”... gibi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder